Genel Başkan Özgür Özel, Ankara Spor Salonu’nda yaptığı konuşmada, “Başkanlarımız pandemide dayanışmayı örgütlediler. Askıda fatura uygulaması ile dünya tarihine geçecek bir dayanışma örgütlemesi yaptılar. Ardından biriken, çalışılamadığı için kabaran veresiye defterlerini kapattılar. Öğrencilere sıcak yemek, çalışanlara sıcak çorba gibi küçük görülen ama hizmeti alanın hem karnını doyurduğu, hem vicdanına dokunan, hem içini ısıtan, hem gönlünde önemli bir yer tutan işleri hep beraber yaptılar” dedi, CHP yönetiminin tüm belediyelere ulaşması gerektiğini kaydetti. Muhalefete muhalefet etmenin iktidara yaradığını bildiren Özel, “Biz bir ittifakın bir parçasıyız, bileşeniyiz, içindeyiz. Bu ittifakın adı Türkiye İttifakı’dır” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Spor Salonu’nda 31 Mart Yerel Seçimleri Aday Tanıtım Toplantısı'na katıldı. Özel, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 31 Mart seçim beyannamesinin açıklandığı ve başkan adayları ile partililerin katıldığı toplantıda, kamuoyuna seslendi. Özel, “Bugün 18 Şubat, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk seçimine 42 gün kaldı. 81 ilden belediye başkan adaylarımızı tanıtmak ve seçim bildirgemizi açıklamak için büyük bir hazırlığın ardından hep birlikte huzurunuzdayız. Bugün bu salonda bulunan arkadaşlarımız, bundan 3,5 ay önce yine bu salondalardı. Hep beraber dünyada konuşulan Türkiye’nin göğsünü kabartan bir parti içi demokrasi örneği ile büyük bir olgunlukla kurultayımızı gerçekleştirdik. O gün de söylemiştim, CHP’nin kurultayları görev veren kurultaylardır. 1919’da Sivas’ta CHP Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdikten sonra CHP’nin Kurucu Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ikinci ilk kurultayın yapıldığı düşünülen günlerde, CHP’nin ilk kurultayının Sivas Kongresi olduğunu ifade etmiş ve o kurultayın CHP’lilere önce kurtuluşu, sonra da kuruluşu öğütlediğini ifade etmişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Samsun’a çıktılar, Sivas’a gittiler, Erzurum’a gittiler, Türkiye’nin dört bir yanında katıldıkları ve katılmadıkları kongrelerle rıza ürettiler, tartıştılar, önce kurtuluşu, sonra da kuruluşu örgütlediler” dedi.
“Tek bir yumruk halinde…”
Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük atılımlar yapıldığını kaydeden Özel, “100 yılın ilk çeyreğinde, 25 yıl boyunca CHP yoklukları var etmeyi, açlığı, salgın hastalıkları bitirmeyi, tek adam yönetimi ile kötü bir yönetimle, tebaa halindeki, yokluk halindeki bir halktan yönetenleri seçecek özgür cumhuriyet bireylerini yaratmayı, onların önce karnını doyurmayı, hastalıklara engel olmayı, sonra onlara çalışacakları fabrikalar kurmayı ve en nihayetinde çok kısa sürede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle 10 yılda 15 milyon her yaştan genç yaratarak, hem kültür devrimini, hem eğitim devrimini, hem sanayi devrimini ve tüm devrimleri peşi sıra gerçekleştirip, bunu seçmenlerine değil bütün bir halka içselleştirip, Türkiye’yi tek yumruk halinde bir büyük şahlanışa inandırdılar ve ortak ettiler” ifadesini kullandı.
“Vefa, CHP’yi iktidar yapmakla olur”
“Maalesef CHP ilk 100 yılın son çeyreğinde, son 25 yılda iktidardan uzaktı ve Türkiye CHP’li iktidarlardan mahrumdu” diyen Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel ayrıca, “Böyle bir sürecin sonunda girdiğimiz ikinci yüzyılda kurultayımız bize bir kez daha CHP’yi sadece üyeleri ile değil, sadece CHP’lilerle değil içinde bulunduğumuz şartlar göz önüne getirildiğinde, Türkiye’yi yeniden tek yumruk yapacak, yeniden kucaklayacak, Türkiye’yi yeniden birlikte bir dirilişe, şahlanışa, tek kişinin, bir zümrenin, bir ailenin, bir partinin çıkarları ile değil tüm toplumun çıkarlarını önceleyen bir şekilde yönetilebilecek olduğuna inandıracak bir birliktelik için bizleri görevlendirdi. Ben bugün burada iki sayın genel başkanımın huzurunda ve ilk günden bugüne kadar partimize hizmet etmiş bütün genel başkanlarımı, hayatta olmayanları rahmetle, aramızda olmayan iki genel başkanımızı minnetle ve buradaki değerli genel başkanlarımızı şükranla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olsunlar, var olsun. Zaman zaman siyasette vefa tartışmaları oluyor. Elbette parti kültürümüz gereğince kendimizden önceki genel başkanlarımıza büyük bir vefa duyuyor ve en yüksek saygıyı gösteriyoruz. Ama bu salona hatırlatmak istediğim bir şey var. O da bir partinin önceki genel başkanlarına vefa göstermek onlardan alınan emaneti, onların partisini, CHP’yi iktidar yapmakla olur. Bunu başaracağız” dedi. Belediye başkan adaylarını belirleme sürecinde “titiz çalışmalar” yürüttüklerini vurgulayan Özel, ayrıca şunları söyledi:
“CHP’de siyaset yapmaya davet ediyorum”
“Bugün huzurunuza en doğru isimlerle çıkmak için çok çalıştık. İnce eledik, sık dokuduk. 11 parti meclisi toplantısı yaptık. Neredeyse kurultaydan bugüne kadar her hafta bir parti meclisi toplantısı yaptık. Toplamda 1127 aday belirledik. Belediye başkanlıkları için 100 kadın adayımız, 2019’a göre tam 2 katına çıkmış kadın aday sayımız var. Açıkçası bu CHP için, Türkiye için önemli bir adımdır ama asla yeterli değildir. Kadın ve erkek eşitliğini önceleyen, kadının siyasette eşit temsili için kanun teklifleri veren, kendi tüzüğünde cinsiyet kotası olan bir parti olarak bu adımı büyük bir adım değil küçük ve ilk bir adım olarak görüyoruz. Anlamlandırıyoruz. Bundan sonra her kademede kadınların eşit temsili için, bundan sonraki yerel seçimlerde kadınları çok daha fazla sayıda adaylaştırabilmek için, Türkiye’nin Cumhuriyetçi, Atatürkçü, ülkesine hizmet etmek isteyen, 81 ildeki, tüm coğrafyadaki Atatürk’ün kadınlarını ve kızlarını CHP’de siyaset yapmaya davet ediyorum. Bu iradenin arkasında CHP’nin Genel Başkanı olarak bizzat duracağım. Söz veriyorum.”
“Adaylarımıza sahip çıkın”
“1127 adayımızdan 196 tanesi genç adayımız. Bu konuda da çok önemli ve çok büyük bir adım attık. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de aday tanıtım toplantısındaydım. Orada İzmir tarihi boyunca altı kadın belediye başkan adayımız varken, bugün hepsi seçilecek yerden dokuz kadın adayı İzmirlilerin önüne çıkardık. Yine 40 yaş altında 14 belediye başkan adayımızla İzmir’in huzurundaydık. İzmir’de CHP’de kadın ve genç aday sayısı, bu konudaki hem talep, hem de örgütün bu konudaki motivasyonu çok kıymetliydi. Ben dokuz kadın adayımızı, 12 genç adayımızı İzmirlilere emanet edip geldim. Şimdi sizlerden tüm genç adaylarımıza, tüm kadın adaylarımıza sahip çıkmanız ve bundan sonra gençlerin ve kadınların Atatürk’ün istediği ve onun açtığı yolda ilerleyebilmeleri için hepsini siz değerli örgütümüze emanet ediyorum. Aday belirleme süreçleri bazı partilerde kapalı kapılar ardında oluyor. Listeler basına geçildiğinde ya da aday tanıtımı yapılırken görülüyor. Oysa CHP’de hep böyledir ama bu dönem objektif kriterleri ve çok önemli yöntemleri benimsedik ve sürdürdük. Adaylarımızı belirlerken seçmenimizi dinledik, örgütümüzü, aday adaylarımızı dinledik. Sokağın sesine kulak verdik. Kanaat önderleri ile görüştük. Parti Meclisi üyelerimizi ve milletvekillerimizi görevlendirdik. Onların detaylı raporlarını aldık. 3 bin araştırma yaptırdık. Sonuçta 339 bin tekil anket sonucu ile adaylarımızın belirlenmesi için çok önemli veriler elde ettik. Mevcut belediye başkanlarımız hakkında memnuniyet anketleri, memnuniyet anketlerinin olumlu olması durumunda adaylığa devam sürecini gerçekleştirdik. Ardından aday değişikliği olan yerlerde 1-2-3 ve hatta bazı özel durumlarda 5 ankete kadar sahadan veri toplamayı, seçmenin beklenti ve taleplerini okumayı tercih ettik. Sonunda burada karşımızda adaylarımız var.
“Cumhur ittifakı değil Türkiye ittifakı”
Aday adayı olup da 16 bin başvurudan, 3 bin 500’ün üzerindeki doğrudan belediye başkan adaylığı içindi, adaylaşamayanlar oldu. Son günlerde bazı televizyonlarda, gazetelerin kiminin manşetinde, kiminin eteğinde, kiminin iç sayfasında, 3-5-10 memnuniyetsiz arkadaşımızın partiden ayrıldığını ya da başka taraflardan aday olmak istediklerini ve eleştirel açıklamalarını görüyoruz. Hepsine sonuna kadar saygı duyuyorum. Hiç kötü söz söylemeyeceğim. Ama esas mesele, esas konuşulması gereken benim gönlümde manşette olan, benim gönlümde alt yazılardan geçen, benim gönlümün kahramanları, kendisi aday olmadığı günün ertesi sabahı adaya telefonu açıp, ‘Çok istedim olmadı ve sizi belirlediler, ben çalışmaya hazırım’ dediğinde, daha adayın kahvaltısını yapmadığı saat 08.00’de aday adayı arkadaşının telefonu ile güne başlayanlar var. Kendisi için giydirdiği aracı aday olan arkadaşına teklif edenler var. Kampanyanın koordinasyonunu üstlenenler var. Kampanya için kendisine ayırdığı bütçeyi ilçe başkanına teslim edenler var. Yani 3-5 kişi partiyi tartıştırıyor ama partililiğini kimseye tartıştırmayan, adayımızın arkasında duran, partinin başarısını kendi başarısı sayanlar var. Şimdi birazdan adaylarımızı ayrı ayrı tanıtacağız. Ekrana yansıyacak. Bol bol alkışlayacağız. Adaylar burada alkışlanacak, gidecekler illerinde alkışlanacaklar, otobüsün üstünde alkışlanacaklar. Platformlarda alkışlanacaklar, köylerde, kahvelerde alkışlanacaklar, mazbata töreninde alkışlanacaklar, açılış yapacak alkışlanacaklar ama şimdi kimse alkışlamasın. Sadece aday gösterdiğimiz arkadaşlarımızdan ve belediye başkan adayı arkadaşlarımızdan tüm aday adaylarımıza kuvvetli bir alkış istiyorum. Bu alkış kahraman CHP’lileredir. Bu alkış kendini değil partisini düşünenleredir. Bu alkış kentini Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etmek istemeyenleredir. Bu alkış Cumhur İttifakı değil Türkiye ittifakı diyenleredir. Bu alkış gerçek Cumhuriyetçilere, demokratlara, Atatürkçüleredir. Bu alkış Cumhuriyetin ikinci yüzyılında CHP’yi iktidar yapmayı her şeyden çok isteyen aday adaylarımızadır. İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyoruz, hepinizi yürekten alkışlıyoruz.”
“Evine ekmek götüremeyenlere borcumuz var”
Niye kazanmak zorundayız? Çünkü bizim akşam evine ekmek götüremeyenlere borcumuz var. Çünkü bizim ülkeyi terk etmeyi düşünen, bavullarını kafasında toplamış, ‘Gitmek istiyorum’ diyen güzelim gençlerimize borcumuz var. Çünkü bizim mavi, beyaz, gri yakalı emekçilerimize borçlarımız var. Çünkü bizim bundan sonraki süreçte bu ülkede yaşamanın nasıl olacağı endişe ile bekleyen, gelecekten kaygı duyanlara borcumuz var. İliç’te toprak altında yakınlarını bekleyenlere borcumuz var. Atanamayan öğretmenlere, taşeron işçilere, 10 bin liraya geçim mücadelesi veren emekliye, açlık sınırında yaşayan emekçilere borcumuz var. Bizim bu ülke için toprağa düşen şehitlerimize, açta ve açıkta bırakılan depremzedelere, Atatürk emanet etmiştir, kimsesizlerin kimsesiyiz, Hepsine birden borcumuz var. Bunun için çalışmak ve iktidar olmak zorundayız. Biz CHP’yiz. Bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını getiren, bu topraklara sosyal devlet anlayışını taşıyan, sosyal demokrasiyi getiren partiyiz. Bir büyük mirasın sahibiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez yapılan pek çok uygulamayı hayata geçiren partiyiz. Kentsel dönüşüm, toplu konut, metro, metrobüs, hafif raylı istem, biyolojik arıtma ve daha pek çok projenin ve bu projeleri hayata geçirenlerin mirasçılarıyız. Biz belediyeciliği İstanbul’da ilk tercihli yol uygulamasını hayata geçiren Aytekin Kotillerden, 1992 yılında ilk doğalgaz projesini yapan Nurettin Sözenlerden, halk ekmek fabrikasını kuran Ahmet İsvanlardan, bugün aramızda bulunan ve bir yerel yönetim efsanesi olan, önceki genel başkanımız Murat Karayalçın’ın ilk metro temeli atmasından, metrolardan tramvaylara, üretim merkezlerinden öğrenci yurtlarına, kooperatiflerden kreşlere, Türkiye’yi sosyal belediyecilikle tanıştıran Vedat Dalokaylardan, Celal Altınaylara, Yüksel Çakmurlardan Ali Dinçerlere, Ahmet Piriştinalardan Anadolu’da bozkırın ortasında bir cennet yaratan Yılmaz Büyükerşenlerden öğrendik. Bu iktidar 25 yıl boyunca ülkeyi kötü yönetti. Şehirlerimizin tarihi dokularını tahrip etti. Şehirlerimizi düzensizliğe, karmaşaya, kötü yapılaşmaya teslim etti. Doğal afetlere karşı dirençsiz hale getirdi. Şehirlerimiz depremlerde yıkılan, sellerde boğulan, yangınlarda korunamayan güvensiz ortamlara dönüştü. Belediyeler yıllarca toplumun tamamının değil belli çıkar gruplarının faydalandığı kurumlar haline getirildi. Ankara’nın nasıl parsel parsel satıldığını, İstanbul’a nasıl ihanet edildiğini şehirlerimize bu kötülükleri yapanların bizzat kendi ağızlarından dinledik.”
‘Vatandaşın Sokağa Çıkmadığı Günlerde Hizmet’ Vurgusu
“Biz 2019 seçimlerine sosyal demokrat belediyeciliğin mirası ile şehirlerimizdeki kötü yönetimlere son vermek için girdik. Hep birlikte çok önemli bir başarı elde ettik. İstanbul’u, Ankara’yı, Adana, Mersin’i hep birlikte kazandık. 5 yılın sonunda daha net görüyoruz ki bu hepimize iyi geldi, şehirlere iyi geldi, Türkiye’ye iyi geldi. Belediyelerde yaptığımız en önemli hizmet şudur, milletin parasını millet için harcadık. Biz, milletin parasını millete yönlendirdik. İsraf etmedik, tasarruf ettik. Doğal afetlerde, yangınlarda, sellerde, depremlerde tüm belediyelerimizin gücüyle vatandaşlarımızın yanında durduk. Dayanışmayı örgütledik. Pandemide iktidarın vatandaşı 5 maskeye muhtaç ettiği dönemde hükümetin veremediği hizmetleri halkımıza ulaştırdık. Belediyelerimizin bağış hesaplarına bile el koyan iktidarın çıkardığı tüm engelleri halkımızla birlikte aştık. Su borcunu ödemeyen 1 milyon 173 bin abonenin suyunu partimizin aldığı kararla kesmedik, bu borçları önce erteledik ve sonra çok önemli bir kısmını affettik. Belediyelerimize ait on binlerce işyerinin kirasını almadık, önce erteledik ve daha sonra affettik. İhtiyaç sahiplerine gıda kolisinden sıcak yemeğe, hijyen setlerinden maske ve dezenfekten ürünlerine kadar her türlü hizmeti belediye başkanlarımız ve kahraman ekipleri tarafından ulaştırıldı. Askıda fatura ve veresiye defteri gibi uygulamalarla dayanışmayı örgütledik. Vatandaşın sokağa çıkamadığı günleri fırsata çevirdik. O günlerde kimilerimiz canıyla uğraşıyordu. Kimilerimiz hastalarını yaşatmak için kendi canlarını ortaya koyuyordu. Çoğumuz korku ve endişe içinde bekliyorduk. Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler hazırlıksızlığın, koordinasyonsuzluğun paniği halindeydiler. CHP’li belediye başkanları hızla organize olarak, hızla sokağa çıkılmayan günleri gelecekteki halk sağlığı problemlerini önlemek için bir fırsat olarak gördüler. Kilometrelerce, on binlerce metre atık su borularını değiştirdiler. Asbestli boruları değiştirdiler. İstanbul’da her selde, viyadüklerde insanların can vermesine sebebiyet veren, plansız altyapı eksiklerine karşı büyük bir mücadele başladı. Şimdi görüyorsunuz. Yağmur yağıyor, Üsküdar Meydanı eskisi gibi denize dönüşmüyor. Bir damla su taşkını yok. Şimdi görüyorsunuz, pandemiden beri İstanbul’da hiçbir viyadüğün içinde arabalar yüzmüyor. Ankara’da, tüm büyükşehirlerimizde pandemi sırasında yapılan altyapı yatırımları insanların görünmeyen bir şekilde hayatlarını kurtarıyor, hepimizin hayat seviyesini artırıyor. Herkes korku ve panik içindeyken, sakin kalan, yoksula sahip çıkan, o gün eli tutulması gerekenin elini tutan, karnı doyurulması gerekenin karnını doyuran, yanlarında olan ve şehirlerimizi geleceğe hazırlayan kahraman belediye başkanlarımıza, çalışkan belediye başkanlarımıza bir kez daha sizlerin huzurunda teşekkür ediyoruz.”
“Çağrım bütün Türkiye’ye”
“Bugün yapılan tüm araştırmalarda en yaşanılabilir kentler CHP’li kentler, CHP’li belediye başkanlarının yönettiği kentler. Öğrencilerin üniversite sınavlarında tercih ettiği kentlerin en başında yüzde 85 oranıyla CHP’li belediye başkanlarının olduğu kentler geliyor. İnsanlarımız CHP’li belediyelerin olduğu kentlerde yaşamaktan keyif alıyor. Yaşamayanlar ise buralarda bir hayat kurabilmenin hayalini kuruyorlar. Tatile bizim kentlere geliniyor. Göç için CHP’li belediyeler göç alıyor, göçü AK Partili, Cumhur İttifakı’nın belediyeleri veriyor. CHP’li belediye başkanına oy vermek demek aslında hem geçmişi ödüllendirmek hem geleceğe umutla bakmak demek. Türkiye’deki herkesi CHP’li belediyelerde ağırlayamayız ama Türkiye’deki herkes CHP’nin belediye başkan adaylarına oy vererek, bugün hayranlıkla uzaktan izlediği, tatile gitmek istediği, evladının üniversite okumasını istediği, kendisinin yaşamak istediği o CHP’li belediyeleri kendi kentine getirebilir. O yüzden çağrım buradan bütün Türkiye’yedir. Çağrımız, Bursa, Denizli, Manisa, Uşak, Samsun, Malatya, Tokat, Tunceli, Türkiye’nin dört bir yanındaki CHP’li belediyelerden mahrum vatandaşlarımızadır. 31 Mart’ta oyu atın, halkçı, çalışkan, sizi gözetecek belediye başkanlarını kentinizde iktidara getirin. Biz onlara inanıyoruz. Onlara güveniyoruz. Bir yola çıkıyoruz. Ehliyetli ve liyakatli, kadının gücünün, gençliğin enerjisinin hakim olduğu kadrolarımızla, şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirmek için, daha fazla sosyal yardımı daha adil ulaştırmak için, esnafımızın sırtındaki yükü azaltmak, gençlerimize yeni sosyal alanlar sunmak için, daha fazla kreş ve yurt yapabilmek için, belediyeleri halkın söz sahibi olduğu kurumlar haline getirmek için, güvenli ve özgür şehirleri inşa etmek için yeni bir yola çıkıyoruz. Daha güçlü ve zengin bir Türkiye için yola çıkıyoruz.”
“Karşımızdaki taş kalpli”
“CHP belediyeleri kaynaklarını halktan yana kullanacak. Kaynakları, mesleği olmayan gençler için, geliri olmayan ev kadınları için, karnını doyuramayan çocuklar, başını sokacak yurt bulamayan öğrenciler, yaşam mücadelesi veren emekliler için kaynakları kullanacaklar ve kullanmaya devam edecekler. Şehirlerimizi kadınlar, gençler, yaşlılar, emekliler, çocuklar için yaşanması zor olmayan, rahat ve huzurlu yerler haline getireceğiz. Şehirlerimizde bir yerden bir yere gitmeyi, caddelerinde, sokaklarında güvenli ve huzurlu şekilde dolaşabilmeyi olanaklı kılacağız. Bu iktidar, 2002 yılında geldiğinde 3 bin 225 belediye vardı Türkiye’de. 2014 yılında yaptığı değişikliklerle, büyükşehir yasasıyla belli nüfusun altındaki belde belediyelerini kapatarak bu sayıyı 3 bin 225’ten 1393’e düşürdü. Binlerce belediye kapandı. Bu durum belediye hizmetlerinin vatandaştan uzaklaşmasına neden oldu. Gelişmiş ülkeler belediye sayılarını artırmakla övünürken bizimkiler azaltmakla övündüler. Örneğin nüfusu bize yakın olan Almanya’da 11 binin üzerinde belediye var. Nüfusu bizden düşük olan Fransa’da 36 bin 700 belediye var. Avrupa’da belediye başına düşen kişi sayısı 10 binin daha altındayken bizde bu rakam 60 bin sayısına ulaşmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında bu değişikliği yaparken bir sonraki adım olarak kendisini büyükşehir belediye başkanlarının sadece seçilmesini, geriye kalan tüm ilçe belediyelerinin atanmasını planlıyordu. Geldiğimiz noktada da bakıldığında bütün yetkileri merkezileştirerek, kendinden olmayan belediye başkanlarını yok sayarak, Hatay’da bile Hataylıların, depremzedelerin gözlerinin içine bakarak, bu tehdidi, şantajı ifade etmekten çekinmedi. Açıkça ve netçe şunu söyledi. ‘Hatay mağdur, masun oldu çünkü belediyesi bizde değildi’ dedi. Bu söze siyaseten cevap verebilecek söz bulamadım, bu söze söyleyecek söz bulamadım. Çünkü karşımızdaki, depremzedeyi geçmişte verdiği oydan dolayı cezalandıracak, gelecekte vereceği oya göre şantaj yapabilecek bir taş kalpliliğe bağlıydı. Onun kalbinde taş var. Onun kalbinde vicdan, insaf yok. Ancak onun karşısında Hatay’ı da Türkiye’yi de çok seven CHP’liler var. Bunu öğrenecek. Vatandaşlarımıza özellikle şunu ifade etmek isterim. Biz CHP olarak ‘Oyu bize verin’ diyoruz. Ama bize vermeyeni cezalandırmakla asla tehdit etmiyoruz. Biz CHP olarak bize oy verenlerin oylarını alıyoruz. Ama asla ve asla oy vermeyenlere hizmet etmeyip, hizmette ayrıcalık yapmıyoruz. Çünkü biz belediyecilik hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunun ve bu hizmeti yapmanın CHP’li belediyelerin vatan borcu olduğunun farkındayız.”
“Kalkınma, refah ve dayanışma belediyeciliği”
“Kıymetli CHP’liler, çok değerli vatandaşlarımız. Bizim bir seçim bildirgemiz var. Seçim bildirgemiz kalkınma, refah ve dayanışma belediyeciliğini önceleyen, 3 bölümden 15 alt başlıktan ve 105 sayfadan oluşan etkili bir bildirge. Bu bildirgeyi basıp burada dağıtsaydık, 14 ağaç kesecektik. Eğer basıp bütün üyelerimize yollasaydık, 2 bin 157 ağaç kesilecekti. Bildirgeyi partimize oy verenlere ulaştırmaya kalksak, 20 bin ve bütün seçmenlere yollamaya çalışsak 80 bin ağacın hayatına mal olacaktı. O yüzden bildirgeyi basıp dağıtma alışkanlığından vazgeçip, bütün siyasi partileri de buna davet ederek, bildirgemizi internet sitemizden ekrana yansıyan, isimizgucumuz.org ve isimizgucumuz.info sitelerinden takip etmenizi sizlerden rica ediyoruz. Kampanyamızın ana sloganı ‘İşimiz Gücümüz Türkiye.’ Bu slogan CHP’li belediye başkanlarımız tarafından kendi şehirlerinde, kendi kentlerinde İşimiz Gücümüz Ankara, İşimiz Gücümüz Malatya, İşimiz Gücümüz Trabzon, kendi ilçelerinde İşimiz Gücümüz Kadıköy, İşimiz Gücümüz Yenişehir, İşimiz Gücümüz Çankaya olarak kullanılacak. Bu sloganla ilgili son günlerde önemli bir gündem var. Diyor ki bir parti, ‘Bizim 3 hafta önce bir adayımız kullandı.’ Bir parti diyor, ’10 gün önce billboard giydirdik.’ Tabii bu önemli bir hazırlık ama şimdi o arkadaşlara şu çağrıyı yapıyorum. Hemen bilgisayarları başına geçsinler ve İşimiz Gücümüz Bursa sitesine bir baksınlar. İşimiz Gücümüz Denizli sitesine bir baksınlar. İşimiz Gücümüz Sivas sitesine bir baksınlar. Bu isimlerin başvuru hakları bundan 2 ay önce kampanyanın başladığı günde yapıldı ve alındı. Slogan güzel, sloganı diğer partilerin adaylarının da kampanya sürecince benimsediklerini görüyoruz ama şunu biliyoruz, 9 Ocak tarihinde başvurusunu yaptığımız, domain isimlerini aldığımız, tescillerini yaptığımız bu sloganımızı beğenenler varsa, o beğenen arkadaşlara İşimiz Gücümüz Türkiye diyen CHP’nin kurumsallığına saygı duymalarını bekliyoruz.”
“3 ayda bir karne”
“Çok değerli vatandaşlarımız önümüzdeki günlerde sandık başına gideceksiniz. 31 Mart’ta belediye başkanlarını seçeceksiniz. Şüphe yok, gönül öyle ister ama hepsi seçimi kazanmayacak bizim aday adaylarımızın, çok sayıda aday adayımız bundan sonra hizmet ederken CHP’de çok yeni bir mekanizma tarafından iyi hizmetlerde ortaklaştırılacaklar, yani yeni belediye başkanları Amerika’yı baştan keşfetmeyecek. Elimizdeki hazır projeler CHP Projeler Ofisi tarafından yeni belediye başkanlarımıza derhal sunulacak. İyi örneklerde ortaklaşacağız. Aynı hizmeti farklı farklı yapıyorsak onun bir standardını sağlayacağız. Bunun devamında CHP’nin yaptığı ve verdiği belediyecilik hizmetini düzenli olarak ölçme ve değerlendirme yapacağız. Başkanlarımıza tek tip, her birinin ayrı ayrı yaptırdığı memnuniyet anketleri ile değil, tek tip bir memnuniyet anketini 3 ayda bir ulaştıracağız. Kendi karnelerini, eksiklerini, fazlalarını, güçlü ve zayıf yönlerini, eleştirilen taraflarını o karnede görüp ona göre ilerleyecekler. 5 yılın sonu geldiğinde hepsinin bildiği, mutabık olduğu objektif kriterlerle artık aday olup olmayacaklarını bilecekler. Bundan sonra CHP’nin belediye başkanı devam edip etmeyeceğini 3 ayda bir aldığı karnede görecek. Değişecekse yeni gelen seçmenin taleplerini, itirazlarını görecek. Bundan sonraki süreçte CHP’nin Yerel Yönetimler Koordinasyon Birimi olacak. Bu birimin başında hepimizin çok sevdiği, çok güvendiği birisi olacak. Onu biz seviyoruz ama en çok eski öğrencileri seviyor. Önceden yetiştirdiği 6 basın yayın öğrencisinin onun için hazırladığı bir sürpriz var. Böyle bir kent yarattığı için, CHP’li sosyal demokrat belediyeciliğin ne olduğunu gösterdiği için, sadece bir şehre hizmet etmek değil bir ülkeye, yerel yönetim anlamında vizyon kattığı için ve arkasında bu hizmetleri aynen artırarak devam ettirebilecek kadroları hazırlayıp, yetiştirip şehri onlara emanet ettiği için, 31 Mart’ta seçilecek bütün belediye başkanlarımıza en sevdiği deyimle hocalık yapacağı için, CHP’nin bu hizmetlerinin tüm Türkiye’ye taşınmasına yapacağı yeni katkılarla en gencimizin hepinizi adına ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız, sizi seviyoruz. Bu filmi hocamın çeşitli zamanlarda Eskişehir İletişim’den mezun ettiği 6 öğrencisi hazırladılar. Ben izlediğimde bayıldım. Her gece yatmadan önce 2-3 kere izliyorum. Buradaki bütün belediye başkan adaylarımıza bu film ilham oldu. Tüm belediye başkanlarına, tüm yerel yöneticilere görev bıraktıktan sonra böyle bir kent geride bırakmak ve böyle anılmak nasip olsun.”
“Şeffaflıktan asla taviz vermeyeceğiz”
“Şimdi yavaş yavaş sona geliyoruz. Sona gelirken biz aslında 5 yıl öncesinden farklı olarak Türkiye’ye bir şey vaat etmiyoruz. Tek şeyi vaat ediyoruz. 5 yıl önce sizin güvenip bize emanet ettiğiniz belediyelere nasıl baktıysak, bundan sonraki 5 yılda da mevcut belediyelerde bunu artırarak devam ettireceğiz. Diğer belediye başkanlarımız yeni seçeceklerini, öncekilerin tecrübe, destek ve dayanışmaları ile aynı iyi uygulamaları sizin kentinize getirecekler. Dürüstlükten, şeffaflıktan asla taviz vermeyeceğiz. 5 yıl önce Mansur Başkan müjdeleyene kadar AK Parti’nin aklında ve fikrinde yoktu. Hemen ardından ilk belediye meclis toplantısını İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir ve ardından diğer belediyelerimiz belediye meclis toplantılarını canlı yayınlamaya başladılar. Gün oldu normal televizyonlardan çok izlendiler. Arkadaşlarımız şeffaflığı bu boyutuyla bırakmayıp özgüvenleri ile birlikte CHP’li belediyelerde ihaleleri canlı yayınladılar. Birileri ihaleleri eşe, dosta peşkeş çekmek için adrese teslim yaparken, çok kısa sürede yapılacak işler ortaya koyup, birilerine önceden başlama talimatını verip, girecek başka müteahhit bırakmayacak gibi cin fikirlerle Ankara’yı birilerine parsel parsel satarken, Mansur Başkan, Ekrem Başkan, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Tekirdağ, İzmir, Eskişehir ve tüm il belediyelerimiz büyük bir özgüvenle ihalelerini olanca şeffaflıkla yaptılar. Kimse kamu kaynaklarını hortumlayamadı. Kimse garibanın hakkı olan parayı cebine indiremedi. İsraf etmek yerine tasarruf ettiler, bu tasarrufu hizmete çevirdiler. Bundan sonraki süreçte de CHP’li belediyeler bu uygulamaları artırarak ve zorunlu olarak CHP kriterleri ile devam ettirecekler. Pandemide dayanışmayı örgütlediler. Askıda fatura uygulaması ile dünya tarihine geçecek bir dayanışma örgütlemesi yaptılar. Ardından biriken, çalışılamadığı için kabaran veresiye defterlerini kapattılar. Öğrencilere sıcak yemek, çalışanlara sıcak çorba gibi küçük görülen ama hizmeti alanın hem karnını doyurduğu, hem vicdanına dokunan, hem içini ısıtan, hem gönlünde önemli bir yer tutan işleri hep beraber yaptılar. Ege’de topuklu efemiz, Türkiye’de efsane oldu. Bugün büyükşehir belediye başkanları arasında bir kadın belediye başkanımız varken, hepimizin çok sevdiği Özlem Çerçioğlu varken onun yolundan yürüyen ve onun gibi bulundukları bölgelere damga vuracak olan 5 kadın büyükşehir belediye başkan adayımız var, onlarla gurur duyuyor ve onlara güveniyoruz.”
“Ne yaptılarsa onu filmleştirdik”
“Önce 15 belediye başkanımızı, içlerinden 6’sı daha ön planda ama gelecek hafta diğer 6’sını, sonra diğer belediye başkanlarımızı göreceğiniz, öyle korkuyu filan değil umudu örgütleyen, tüyleri diken diken eden değil insanın içini ısıtan ‘Aman duymayım bu sesleri’ değil bir daha bir daha izleyeceğiniz, öyle senaryo filan olmayan, daha doğrusu elbette her reklam filminin bir senaryosu var, bunun da var. Ama senaristi bir yazar değil, fikir bir reklamcının değil. Senaryoyu kendileri yazdılar. Ne yaptılarsa onu filmleştirdik. Ne yapacaksak onu filmleştirdik. Birincide bazen olmuyor diye arkadaşlar dedi ki ‘İki filmi de ikişer kez izleyelim.’ Şimdi hepinizi CHP’nin İşimiz Gücümüz Türkiye kampanyasının tanıtım filmi ile baş başa bırakıyorum... Filmin bu senaryosunu 5 yıl boyunca şehirlerinin sokaklarında yazan, oturmadan, dinlenmeden, durmadan çalışan bütün başkanlarıma yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Filmde oynayan küçük kızın adı Eda. Rol yapmıyor çünkü bizi seviyor, beni tanıyor, başkanların hepsini biliyor. Billboarda bakınca gerçekten gözünün içi gülüyor. Bir kerede çektiler Ela’nın sahnelerini çünkü Ela orada Ekrem Başkana bakınca gülüyor. Tek tek soruyorsun, neredeyse bütün başkanların ismini biliyor. İşte bizim gücümüz de tam buradan geliyor. Birileri gibi birisinin iki dudağının arasından çıkan ya da varlıklarını dolma kalemin mürekkebine borçlu olan belediye başkanlarımız yok bizim. Bizimkiler siyasetin içinden, halkın, hizmetin içinden geliyorlar. Bizim belediye başkanlarımız yaptıkları işi iyi biliyorlar çünkü evlatlarına bakar gibi şehirlerine bakıyorlar. Bizim başkanlarımız belediyeciliğin içine sevgi katıyor. Bizim başkanlarımız ile halkın arasına başka hesaplar girmediği için, halkın parasını halka harcamayı kendi parasına, evladına harcamak kadar doğal gördükleri için, kendi parasını korur gibi halkın bütçesini, kendi malını korur gibi kentin mallarını, kendi namusunu korur gibi o kentin haklarını koruyan belediye başkanları işte CHP’li belediye başkalarıdır.”
“Muhalefete muhalefet etmek iktidara yarar”
“Gücümüz onların gücüyle yarışamaz. 100 billboardları var, bizim bir tane. Onların 10 tane otobüsü geçecek, bizim bir tane. Onların 50 kat propaganda imkanları olacak, bizim 50’de biri. Onların reklamları çok dönecek, bizimki daha az ama bu seçimi geçen sefer olduğu gibi CHP’liler kazanacak çünkü onların ittifakının adı Cumhur İttifakı, birbirine benzeyen iki partiden oluşuyor, ikisi de çok sert, kaba, kimseyi beğenmeyen, yukarıdan bakan, iftira eden, kızınca seçmeni azarlayan, soru soran gazeteciyi iten kakan. Bizim bu tarafta başka bir şey var. Elbette partileri var ama bir de ittifakları var. Cumhur İttifakı’nın karşısındaki ittifakın adı Türkiye İttifakı. Buradan şunu ifade etmek isterim. 5 yıl önce CHP’nin içinde bulunduğu ittifak, bugün aynı isimle seçimlere girmiyor. Bu ittifak ortaklarımızın verdiği ve bizim de saygı duyduğumuz bir karar. Bizim işimiz genel siyasette iktidara muhalefet etmek. Muhalefete muhalefetin iktidara yaradığının bilincindeyiz. O yüzden muhalefetle uğraşmayız. Bugün geçmişte beraber olduklarımız ayrı adaylarla, listelerle karşımızda olabilirler. Buna da saygı duyacağız. Ama gücümüzü aldığımız, yetkimizi aldığımız, biraz önce anlatamaya çalıştığım hizmetleri yaptıklarımız değişmedi. Aksine o günden bugüne yeni oy kullanacak çok sayıda seçmenimiz var. Hepsi genç, hepsi de dayanışmacı belediyeciliği biliyor, sosyal demokrat belediyeciliğin getirilerini yaşıyor. Her birisi CHP’nin belediye başkanlarına memnuniyet anketlerinde diğer yaş gruplarına göre çok yüksek oy verdiler. O yüzden geçen seçimde saraya itiraz edenler yine buradalar. MHP’nin ‘U’ dönüşüne itiraz edenler yine seçmenler. Geçen seçimde, ‘İsraf bitsin, tasarruf olsun’ diyenler yine buradalar. Geçen seçimde bizimle birlikte olan iyi insanlar hala iyi insanlar. Geçen seçimin muhafazakar demokratları yine burada kendi değerlerine saygılı belediye başkanlarımızın arkasında. Geçen seçimlerde bizim belediye başkanlarımıza destek veren milliyetçi demokratlar, onların vatan, millet, bayrak sevgisine 5 yıl boyunca şahit oldular. O yüzden buradan sonra hep birlikte CHP’nin seçime ittifaksız girdiğini kimse kabul etmesin. Biz bir ittifakın bir parçasıyız, bileşeniyiz. İçindeyiz, bu ittifakın adı Türkiye İttifakı’dır. Partimizin bayrağı var mı, var. Ama Türkiye İttifakı’nın bayrağı Ay Yıldızlı Al Bayraktır, Türkiye İttifakı’nın renkleri kırmızı ile beyazdır.”
“Bu seçimi Türkiye kazanacak”
“Türkiye İttifakı’na inanıyor musunuz? O zaman şunu görelim. Bundan sonra her miting, toplantı, çağrıda bir araya geldiğimizde elbette elimizde CHP’nin bayrağı ama hemen yanında şanlı Türk bayrağını birlikte göreceğiz. Renklerimiz kırmızı, beyaz ve her mitingimizde şunu duymak istiyorum. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Bu seçimi Türkiye kazanacak, bu seçimi Türkiye İttifakı kazanacak. Buna inanıyor ve güveniyoruz. Yerime geçerken sizlerden duymak istediğim bir tek şey var. Adaylarımızı hepiniz gördünüz. Bu adaylara güveniyor musunuz? Bu adaylar için gece gündüz çalışacak mısınız? Bu seçimi hem onlara, hem memleketlerine, hem Türkiye’ye kazandıracak mısınız? Adayları destekliyor muyuz? Adaylar için çalışıyor muyuz? Onlara güveniyor muyuz? O zaman bütün salon adaylar için ayağa kalkıyor, bütün ışıkları kapatıyoruz, kampanya şarkısını alıyoruz.”
Kaynak : PHA