ANKARA (PHA) - Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin 400’ü aşkın belediye başkanının, il başkanlarının ve parti yöneticilerinin yer aldığı Yerel Yönetimler Çalıştayı’na katıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Yerel Yönetimler Çalıştayının açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, “Biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet bir başarıdır, önemli bir başarıdır ama zafer değil görevdir. Görev önümüzdeki ilk seçimlerde parti iktidar olduğunda, bu iktidar değiştiğinde ancak zafere dönüşecektir. Elimizde belediyeleri yönetme, rantı yönetme, gençleri ve kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı birtakım makamlara getirme, yandaşlarımızı zengin etme fırsatı yakalamadık arkadaşlar. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatını yakaladık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyetin tarihini yeniden yazma fırsatını yakaladık. Bu yüzden sadece partimizle, sadece biz bize, sadece yetkiyi aldık, biz yönetiriz değil. Yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz. Bir kredi açılmıştır, açılan kredi tüketelim diye verilmiş, tüketici kredisi değildir. Açılan kredi bir yatırımcı kredisidir. Aynen bir bankanın, bir firmaya açtığı yatırımcı kredisi gibi. Yatırım için Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmıştır seçmen. 4 yıl bakacağım demiştir, nasıl yöneteceksiniz. 4 yıl bakacağım, dediğinizi yapacak mısınız?” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin 400’ü aşkın belediye başkanının, il başkanlarının ve parti yöneticilerinin yer aldığı Yerel Yönetimler Çalıştayı’na katıldı. Özel, burada yaptığı konuşmada, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri olarak ifade ettiği CHP’nin 81 ilde, ondan emanet olan makamına sahip çıkan, görev yapan çok değerli örgütümüzün il başkanları. Çok kıymetli büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkanlarım. Sizleri baba evinde, CHP’nin Genel Merkezinde Merkez Yönetim Kurulu üyelerimizle, gölge kabine bakanlarımız ve idari MYK üyelerimizle, CHP parlamento grubundaki grup başkanvekillerimizle, Parti Meclisi üyelerimizle ağırlamaktan büyük gurur duyuyoruz” dedi.
“CHP baba evidir”
Özel, “Gün oldu bu parti baraj altında kaldı. Gün oldu çelengi il başkanları kendi taşıdı. Ama 81 ilde 973 ilçede Atatürk’ten emanet bu bayrağı yere düşürmeden bugünlere taşıyan ve onların sayesinde ki baba evi herkesin içine doğduğu, büyüdüğü, kiminin ırakta, kiminin yakında durduğu, kiminin büyüğüne kiminin küçüğüne razı olduğu ama başı sıkışan herkesin çorbasının kaynadığı, bacasının tüttüğünü bildiği ve bir gün ihtiyaç duyarsa kapının kendisine açık olduğunu bildiği yerdir baba evi. Bu baba evinin tapusu kimsede değildir. Ne Özgür Özel’dedir, ne önceki diğer genel başkanlarımızdaydı. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. İşte burada o baba evinin çorbası kaynasın diye yıllardır o baba evine sahip çıkanların, bacası tütsün diye odun çekenlerin, aramızda olmayanları rahmetle, yaşayanları minnetle anarak bizi bugünlere getiren, partimizi 47 yıl sonra birinci parti yapabilmemiz için en kötü günde bu partiye sahip çıkanlara, en zor zamanlarda üstlendikleri görevleri layıkıyla yapıp, milletimize burayı yönetiyorlarsa burayı da yönettirelim, orada o hizmet varsa bizde neden olmasın dedirtecek kadar en iyi kamu görevlerini liyakatle, kanunlara, vicdana, ahlaka sadakatle, şeffaf, açık şekilde yapan ve geçmişte yerel yönetimlerde görev alıp bu salonu hınca hınç dolduracak kadar çok mazbatayı almamızı, milletin teveccühünü kazanmamızı sağlayan, emeği geçen geçmiş dönem tüm belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Özel, şunları söyledi:
“Türkiye İttifakı’nın başkanları”
“31 Mart yerel seçimlerinden 20 gün sonra Türkiye’nin dört bir yanından gelen kıymetli il başkanlarım, belediye başkanlarımla birlikteyim. Yerel seçimlerin sonunda 14 büyükşehri, 21 il merkezini kazanarak, 35 ilde belediyeleri kazandık. En yakın takipçimizden 11 fazla il belediyemiz var. 314 ilçe, 60 beldede, 409 belediyeyi kazandık. Yüzde 38 oy oranına ulaşarak, partimizi hep birlikte Türkiye’nin birinci partisi yaptık. Partimiz artık her bölgeden, toplumun her kesiminden Türkiye’nin tüm demokratlarından oy alabilen bir siyasi partidir. Büyük bir başarı elde ettik. Bu başarıda elbette milim sapmadan, bu partiye ve değerlerine sahip çıkan aslan sosyal demokratların payı büyük, ancak bu başarıda geçmişte birlikte olup da yöneticileri ile mutabakat sağlayamadığımız ama geçmişte emekleri olduğu CHP’li belediyelerin ayrımsız, eşit, temiz ve namuslu yönetimlerinden memnun olan, günün sarayın yüzünü güldürme değil muhalefeti bir ve bir arada tutma günü olduğunun bilincinde olan, CHP gibi bir partinin altı oklarından birisi milliyetçilik olan bir partinin iyi niyetinden, o partinin bu ülkeye, bu vatana ve millete bağlılığından zerre şüphesi olmayan ve artık bizimle birlikte olan iyi insanların… Yakasında değilse gönlünde ve gözünde pırıl pırıl güneş olan iyi insanların, milliyetçi demokratların bu seçimde payı vardır. Bu seçime geçmiş dönemlerde birlikte olduklarının yalanlarından, uzandıkları haramdan, ortaya koyduklarından artık yaka silken ve dürüst yönetimlere imkan veren muhafazakar demokratların payı vardır. Bu ülkede bizimle birlikte yaşayan, dedeleri bizimle birlikte Çanakkale’de koyun koyuna yatan, bu ülkeye, kurucusuna, bu ülkenin birliği ve bütünlüğüne saygılı Kürt demokratların emeği vardır. Kim ki milli takımla birlikte gol atınca ayağa kalkar, kim ki filenin sultanları ağlarken ağlar, kim ki bu ülkeyi ülke yapan temel değerleri şurasında hisseder, işte o hissin adı Türkiye ittifakıdır. Seçimleri Türkiye ittifakı kazanmıştır, Türkiye kazanmıştır. Türkiye ittifakının belediye başkanlarına selam olsun.”
“Gençlerin ve kadınların partisi”
“Hep beraber hep söylediğimiz başımızın üzerindeki yüzde 25’lik cam tavanı hep birlikte bu anlayışta tuzla buz ettik. Artık nüfusun yüzde 65’ine bu salonda bulunan 408 CHP’li belediye başkanı hizmet edecek. Onların hizmet ettikleri bölgede Türkiye ekonomisinin yüzde 80’i yönetilmektedir, yüzde 80’i dönmektedir. Biz bu yola çıkarken partimizin gençler ve kadınların partisi olacağı vurgusunu ısrarla ifade etmiştik. Bugün 35 seçilmiş kadın belediye başkanımız görevi başındadır. 2019’a göre tam 3,5 kat, yüzde 350’lik bir artış asla yeterli değildir ama atılan bu kararlı adım çok önemlidir. 20 ilimizde kadın belediye başkanlarımız var. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı görev yapmışken şu an İzmir’imizde 8 kadın belediye başkanımız görevinin başındadır. 3 büyükşehir belediye başkanımız, geçtiğimiz dönemlerde topuklu efe lakabıyla tüm Türkiye’de örnek ve hepimizin çok değer verdiği başkanımız artık tek değildir. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımıza, Tekirdağ’ımızın ve Eskişehir’imizin de belediye başkanları katılmış, seçimlerde ayrıca 2 büyükşehrimizde daha gösterdiğimiz başkanlarımız o şehirlerimizi yönetmeyi bir sonraki döneme bırakmışlar ama büyük mücadele vermişlerdir. Nüfusu 300 binin üzerinde olan, 8 metropol ilçeyi, Seyhan, Merkezefendi, Karşıyaka, Konak, Karabağlar, İzmit, Maltepe ve Üsküdar’ı CHP’li kadın belediye başkanları yönetecektir. 40 yaş altında, 58. 30 yaş altında 3 belediye başkanımız bu salondadır. Nüfusu 300 binin üzerinde olan 11 metropol ilçemizi, Anıtkabir, Çankaya Köşkü, TBMM ve CHP’nin Genel Merkezine ev sahipliği yapan Çankaya’dan başlayarak, Sancaktepe, Gaziosmanpaşa, Kartal, Kadıköy, Avcılar, Ataşehir, Bayraklı, Bornova, Buca ve Tarsus’u, 300 binin üzerindeki bu şehirleri 30’lu yaşlarında olan CHP’nin gençlik kollarından gelen ve ikinci yüzyılı yönetecek olan evlatları yönetecektir.”
“Kimsenin emeğine haksızlık etmeden…”
“Hepsini kucaklıyoruz. Bu listelerin, elbette ölçme ve değerlendirme, iller ve ilçelerden raporlarla, illere gidip yazdıkları raporlarla, bizleri çok doğru yönlendirdikleri sonradan anlaşılan milletvekillerimiz ve parti meclisi üyelerimizin emekleriyle ve takibi ki yaş ortalaması 43 olan bir parti meclisi ile yaş ortalaması 46 olan ve yarısı kadınlardan oluşan bir merkez yönetim kuruluyla kararlaştırdık. Yani yeni kuşak siyaset tecrübe ile dinamizmin, olgunlukla gençliğin heyecanını ve hayatın ayrılmaz iki parçası olan kadın ve erkek eşitliğini önemseyen bir anlayışın hayata geçmesi, bugün CHP’nin seçim başarısını nereye mal etsek ya da hangi bahane ile küçümsesek, hangi çaktırma ile işlevsizleştirsek diyenlere karşı işte hep birlikte yaşadığımız gerçek budur. Bir başarıyı partinin sadece Genel Başkanı, sadece yöneticileri, adayları, örgütü, sadece konjonktüre, ekonomiye bağlamak, bu sadecelerin her bir tanesine haksızlıktır. Kazandığımız başarı çok faktöriyel süreçte bu faktörlerin her birisinin üzerine düşeni fazlasıyla yaptığı, kimsenin kimsenin emeğine haksızlık etmemesi gereken, mütevazılıktan asla vazgeçmeyeceğimiz ancak bu büyük başarıyı da kimsenin gölgelemesine izin vermeyeceğimiz bir sürecin önemli bir noktasındayız.”
“Bu partinin tarihinde o kilit duruyor”
“Geçtiğimiz günlerde Bilkent Üniversitesi’nde 700 kişilik salonda, salon, balkon, aralar dolmuş bir yerde, ilk öğrencilerle, gençlerle buluşmamızı gerçekleştirdik. Gençler seçim başarısı, seçimin formülü, anahtarı neydi diye soruyorlardı. Onlara şunu söyledim, 12 Eylül darbesi solun, sendikaların, siyasetin, demokrasinin üstünden geçtikten sonra CHP maalesef siyaset kalesinin, başarı kapısını bir türlü açamıyordu. Tüm emeklere, tüm iyi niyetli çabalara, gayretlere rağmen açamıyordu. Bu kapıyı nasıl açacağız diye gencecik bir ekiple ve çok tecrübeli bir birikimle beraber düşündük. Bir kilit geçmişte açılmışsa, mutlaka anahtarı bizde olmalı dedik. Mutlaka bu partinin kurucularından, kurucu kadrolarından, kurucusundan mutlaka bu kilidin anahtarı bir yerdedir, bu partinin tarihinde o kilit duruyorduk dedik. Gazi Mustafa Kemal’den emanet 3 anahtarı aldık. O kalenin kapısına dayandık. Birinci anahtarı taktık, çevirdik ve açıldı. Birinci anahtar Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kime emanet ettiğinde gizliydi. Cumhuriyet partinin genel başkanlarına emanet değildi. Kendisi partiyi kurmuştu ama kendinden sonraki genel başkanlara emanet etmedi. Askerdi, genelkurmay başkanı, başkomutandı, sonra cumhurbaşkanıydı ama askere, genelkurmaya filan emanet etmedi. Ne il başkanlarına, ne milletvekillerine bıraktı. Ne belediye başkanlarına emanet etti, ne kamu görevlilerine. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti gençlere emanet etmişti. İşte gençlik diyerek, gençleşme diyerek, daha çok genç aday diyerek ilk anahtarı soktuk, çevrildi.”
“Cumhuriyet Kadını” vurgusu
“İkinci anahtar, Avrupa’nın en ileri demokrasilerinden 40 yıl önce kadına seçme ve seçilme hakkı verilmişti. İlk kadın belediye başkanının seçildiği Kocaeli’nde şimdi de bir kadın belediye başkanımız var. İlk seçilen kadın milletvekillerinin tedrisatı ve uyumu ile bizzat ilgilenmiş, sonra emanete ne kadar sahip çıkmışız, bugün ne haldeyiz, ona bir hep beraber bakmak lazım. Ama Cumhuriyet kadını eşit yurttaş, eşit temsil, kadına olan güvenle yükselmişti. Çok daha fazla kadın dedik. Kadınlarla birlikte olacağız dedik ve kadınları seçmenin yarısı olan kadınlara emanet edeceğiz dedik, ikinci kilidi de açtık. Üçüncü kilit, yine Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin gerçek beka sorunu yaşadığında, işgale uğradığında, neden işgal edildiğini gayet iyi biliyordu. Fatih Sultan Mehmet çağ açıp çağ kaparken, dünyanın en iyi mühendislerini getirip, dünyanın en iyi toplarını döktürüyordu. Galata Kulesi’nden uçan Hezarfen Ahmet Çelebi, çağının en ilerisindeki vizyoner bilim insanlarından bir tanesiydi. Maceraperest görünümlü muhteşem bir bilim insanıydı. Mimar Sinanları benimseyen ve bu ülkede, bu topraklarda bilime, ilime sarıldığında yükselen Osmanlının 200 yıl matbaadan korktuğunu, donanmayı kişisel bir kapristen 30 yıl Haliç’te çürüttüğünü biliyordu. Bu ülkenin doğru bir Cumhuriyet olarak, doğru istikametini bir yön olarak değil batı, bilim orada olduğu için, orası fenne zamanında sarıldıkları için, doğmalara sırtını dönüp, bilime yüzünü dönen Cumhuriyetin başarılı olacağını biliyordu. O yüzden aday belirleme yönteminden tutun, kampanyanın tasarımına, adayların sahada izlenmesinden tutun, seçim gecesinin yönetimine kadar çağdaş dünyadaki en iyi yönetilen siyasi partiler nasıl yönetiliyorsa bu süreci öyle yönetme kararlılığını konuştuk, benimsedik, uyguladık.”
“Genç adaylarımıza oy verdiler”
“335 bin tekil anketle aday belirleme sürecine katkı sağladık. Adaylarımızı sahada 265 bin tekil anketle takip ettik. Seçime 10 gün kala risk ve fırsat illerindeki tüm adaylarımıza, hangi partiden oy alıyoruz, kendi seçmenimizde durum ne? Siyasi parti kırımlarından tutun, kendini seçmenin tanımlayış şekline göre kırılımlarına kadar. En iyi 5 mahalle en kötü 5 mahalle. Oradan genelde göremeyeceğimiz yerele, yerelde okunduğunda anlamlı, mahalle kırılımlarına kadar bütün bilgiler üretildi, paylaşıldı, genel başkanın seçim programı dahil, fırsat ve risk illerine göre planlanıp, haftalık revizyonlarla ölçme, değerlendirme ile yönlendirildi. Bir basit örnek. Kilis gibi hiç iddiamızın olamayacağı düşünülen bir ilde, doğru adaylaşma süreci, örgütün sesini dinlemek, oradaki gençlerin sesini dinlemek, bir genç adayı, doğru adayı çıkarmak, ardından anketlerle takip ederken, adaydaki canlanmayı, adayın Kilis’te gördüğü teveccühü ankette gördüğümüzde öğrenilmiş çaresizliği gördük orada. AKP’liler bıkmış, dön dolaş aynı isimler milletvekili ve belediye başkanı. MHP’liler bıkmış. 5 kişi arasında dönüyor. Bizim adayımıza oy veriyorlar. Genç adayımıza oy veriyorlar. CHP’liler nasılsa kazanamıyoruz çaresizliği ile iki turlu seçim mantığı ile AKP’liyi istemeyenler MHP’ye, MHP’li istemeyenler AKP’ye veriyor, seçimi bize kendi seçmenimiz kaybettiriyor. Öğrenilmiş çaresizlik. Programa Kilis ekledik. Kilis’e gittik, 45 dakika yağmur altında Kilisli CHP’lilerle açık açık konuştuk. MHP’liler etraftan izliyordu ama elimizdeki anket kime ne söylememiz gerektiğini söylüyordu. Bir sonraki ankette Kilis mesajı aldı, bu iş oluyor dediler.”
“İlk haber Kilis’ten geldi”
“Seçim akşamı ilk haber Kilis’ten geldi, Kilis Belediyesini CHP kazandı. Kilis’i ben kazanmadım. Kilis’i mitingi yapan ben kazanmadım. 36 yaşında bir avukat mazbatayı aldı ama o da kazanmadı. Örgüt de kazanmadı. Hepimiz birden bilime sarılarak, bilimsel işin önemine saygı duyarak ve onun gereğini yaparak, o ne diyorsa aday onu yaptı. Genel Başkan onu yaptı. Doğrusunu yaptık. İlk haber Kilis’ten geldi. Kilis’le başladık, sonu çok iyi oldu. Risk ve fırsat illerinde çalıştık. Gidemediğimiz il başkanları, üzüntülerini akşamleyin Türkiye haritasını kıpkırmızıya boyada hafiflettiler. Bugün gidemediğimiz adaylar belki üzüldüler ama bir sonraki sefer sıra oraya geliyor. Bir sonraki sefer nereyi kazanacak CHP? O yüzden üçüncü anahtar bilimsel yöntemlerdi. Örneğin bir reklam şirketine ikna olup, onunla anlaşma yapıp, kampanyayı onlara filan bırakmadım. Türkiye’deki 20 reklam şirketine çağrı yaptık. 8’i uluslararası ortaklarından dolayı siyasi iletişim yapmayacaklarını söylediler. 12’si ilgi gösterdi. Kendilerine bu siyasi heyet, bilimsel bir çalışmayla neredeyiz, ne hedefliyoruz, nasıl bir kampanya, riskler ve fırsatlar ne? Nasıl bir iletişim istiyoruzu anlattık. 8 konkur aldık. 4 finalistten, son 3’nünkinde ben de vardım. Şarkının sözlerine kadar siyasi bir aklın müdahalesi oldu. Reklamcılar siyaset bilmez, siyasetçiler iletişim bilmez. Ama siyasi iletişim reklamcılara da bırakılmayacak kadar, tek başına burnunu dikine gidilmeyecek kadar hassas bir iş. Dünyada nasıl yapılıyorsa öyle yaptık. Basit slogan, işte ABD’yi yeniden büyük yapacağız, örnek gösterilen. Bizim tarihimizden, işimiz gücümüz Manavgat, işimiz gücümüz Antalya dedik. Başka da bir şey demedik. İki büyükşehirde başkanların özel durumları ve elde etmeleri gereken başarıdan dolayı o kampanyayı konuşan ama o şehirlerin özel kampanyalarına da anlam bırakan bir tasarımı biz talep ettik ve şirket onu hazırladı, getirdi. Dört dörtlük kampanyalarla, kimsenin birbirinin ayağına basmadığı, diğerinin mesajını gölgelemediği, aksine dengelediği bir süreci yaptık.”
“Bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını yerleştiren partiyiz”
“Çok özel hazırlanmış şarkılar, odak gruplara dinletilmeden yayınlanmadı. Hazırladığımız reklam filmleri, CHP’li, MHP’li, AKP’li, İYİ Partili, DEM Partili odak gruplara dinletildi. Rahatsız oldukları kelimeler değiştirildi. Her bir adamı ölçülerek, ilk ölçümü Türkiye’deki seçim otobüslerinin şoförlerine yaptık. Yola çıktınız, millet ne yapıyor? Dediler ki şarkı tuttu. 5 gün sonra gelen anketler şarkının tuttuğunu gösterdiği için yaydık. Tutmayan reklam filmini, maliyetini yayınlarsak tamamını, olmazsa maliyetini öderiz anlaşmamızla maliyetini verdik, çöpe attık. Rahatsızlık yaratabilecek, katkı sağlamayacak. O yüzden CHP olarak bu süreçte bilimden, üçüncü anahtardan da sonuna kadar yararlandığımızı hatırlatmak isterim. Bundan sonra ne yapacağız? Biz CHP’yiz, bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını getiren, sosyal devlet anlayışını getiren, sosyal demokrasiyi yerleştiren partiyiz. Büyük mirasın sahibiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez ortaya konulan kentsel dönüşüm, toplu konut, metro, metrobüs, hafif raylı sistem, biyolojik arıtma gibi bugün olmazsa olmaz belediyecilik hizmetlerini Türkiye’ye ilk kez getiren parti biziz. CHP belediyeciliği. Biz belediyeciliği İstanbul’da ilk tercihli yol uygulamasını hayata geçiren Aytekin Kotillerden, ilk doğalgaz projesini yapan Nurettin Sözen’den, ilk halk ekmek fabrikasını kuran Ahmet İsvan’dan, Ankara’da ilk metronun temelini atan Murat Karayalçın’dan, metrolardan tramvaylara, üretim merkezlerinden öğrenci yurtlarına, kooperatiflerden kreşlere kadar Türkiye’de sosyal belediyecilik anlayışını hayata geçiren Vedat Dalokaylardan, Celal Altınaylardan, Yüksel Çakmurlardan, Ali Dinçerlerden, Ahmet Piriştinalardan öğrendik. Biz belediyeciliği Anadolu'nun bozkırına cennet yaratan Yılmaz Büyükerşenlerden öğrendik. Gün geldi kurultayda, gün geldi büyükşehirlerde, kötü oldukları, başarısız oldukları ve istenmedikleri için değil zamanı gelmiş, vefalı vedalar yaşadık. Ama kimseye bugüne kadar iyiydin ama bundan sonra sen kenara çekil demedik. Herkesle konuştuk, dinleyenler oldu, dinlemeyenler oldu.”
“Başkanlara ölçme ve değerlendirme”
“Yılmaz Büyükerşen, bu büyük deneyimi 5 yıl daha Eskişehir’de tekrar etmek istese dünya rekoru kırabilirdi. Ama Eskişehir’i bir Cumhuriyet kadınına devretti, şimdi CHP’nin sosyal belediyeciliği, halkçı belediyeciliği, bütün Türkiye’ye yayacağı, eşgüdüm yapacağı, eğitim vereceği, denetim yapacağı bir sistemde, o sistemin başında, kendisi ile birlikte Muğla’da çok iyi hizmetleri yapmış ve bu dönem vefalı bir vedanın talebini açmış olan Osman Gürün ile birlikte. Tekirdağ’da Kadir Albayrak’la birlikte, Çanakkale’den Ülgür Gökhan ile birlikte. Edirne’den Recep Gürkan ile birlikte. Türkiye’nin neresinde tüm il başkanlarıma, tüm belediye başkanlarıma bildirmeleri üzerine sorarak, birçok isim bende var zaten. Partiye katkısı olmuş, birikimi ve enerjisi olan, son seçimlerde parti için çalışmış kim varsa, onların deneyimlerinden, belediyecilik deneyimlerinden yararlanacağımız danışma kurulları ile çalışacağız. Ölçme ve değerlendirmeyi bundan sonra siyasetimizin odak noktasında tutacağız. Üçer aylık belediyenin boyutuna göre, üçer aylık, altışar aylık, birer yıllık ölçme ve değerlendirme raporlarını, karneleri merkezi olarak çıkaracak, sizlerle paylaşacağız. Doğru yapanı örnek gösterecek, yanlış yapanı doğruya davet edecek. Doğruları hep beraber tekrar edecek, yanlışlardan hep beraber uzak duracağız. Eğer ibre yukarıysa devam edeceğiz, durağansa doğrusunu arayacağız, aşağıysa mutlaka yanlıştan döneceğiz. Çünkü bugün burada bizlerin yapmak üzere oldukları görev, görünüşte belediyecilik görevidir. Beşer yıl kamu görevi yapmaya, beşer yıl beldenize, ilçenize, şehrinize hizmet etmeye görevlendirildiniz. Bu doğru. Bunu en iyi şekilde yapmalısınız. Bunu en şeffaf, dürüst, izlenebilir ve en insan ayırmadan yapmak sizin göreviniz. Zaten milletimiz de sizi bu yüzden taktir etti, bu yüzden bu görevleri size verdi. Ama bizim bu seçimlerde, omuzunuza milletimizin yüklediği yük bundan fazladır. Biz Cumhuriyetin birinci yüzyılının ilk döneminde, ilk 15 yılında, Gazi Mustafa Kemal ile sonraki 12 yılında İsmet Paşa ile birlikte başlayan bir aydınlanma devriminin, toplu iğnesi yokken vagon üreten, uçak üreten bir ülkenin, 900 kamu iktisadi teşekkülü yapmış bir ülkenin son 20 yılda bu emanetinin nasıl hayırsız evlat gibi çarçur edildiğini, yok edildiğini, peşkeş çekildiğini, eğitimin nasıl bilimsellikten uzak hale getirildiğini, belli tarikatlar, cemaatler güçlensin diye öğrencilere barınma sorunu bile bile göz ardı edildiğini, ülkenin, dedemizin, ninemizin, babamızın emek emek biriktirdiği rezervlerinin nasıl hepimizin gözü önünde cayır cayır yakıldığını... Nasıl kur korumalı mevduat diye tarihin en büyük fon transferinin yoksullardan bir avuç zengine, hepimizden yandaşlara nasıl aktarıldığını hep beraber yaşadık.”
“Gençler valizleri zihninde toplamış”
“Bu ülkenin dört gencinden üçü valizleri zihninde toplamış. Valizin fiilen toplanması yatak üstünde 15 dakikalık iştir. Ama esas tehlike zihinde valizin toplanmış olmasıdır. Bugün kendi evlatlarınızdan, torunlarınızdan da bildiğiniz her dört gençten üçü fırsatını bulursam yurtdışına gideceğim diyor ya birilerinin ürettikleri çakma beka sorunları ile Ekrem İmamoğlu, gelirse İSPARK’ı terör örgütüne verir, Mansur Yavaş gelirse su faturalarını bilmem ne terör örgütü dağıtır. Oyu onlara değil bize verin, beka sorunu çıkmasın yalanları, milletimiz tarafından hepinize verilen, onlara ikinci kez verilen destekle çöpe atıldı. Ama başka beka sorunu var bu ülkenin. Dış güçler, dış güçler. Dünyanın en güçlü ülkeleri, bu ülke üzerinde hesap yapıyorlar. Bu değil beka sorunu, bir kere yaptılar. Cevaplarını aldılar. Günü gelir o cevabı verenlerin torunları aynı cevabı gerekiyorsa yine verir. Ama esas beka sorunu şudur, dünyanın gelişmiş ülkelerinin Türkiye üzerinde hayal kurması değil, bu ülkenin gençlerinin dünyanın gelişmiş ülkelerinde hayal kurmasıdır beka sorunu. Bu yüzden sırtınızdaki yük Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimlerinde sırtınıza konulan yük, ilk genel seçimlerini bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin kazanıp, ikinci yüzyılın yine ilk 20 yılında Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine, kuruluş hedeflerine uygun olarak bu ülkenin yeniden kurtarılması, demokrasinin yeniden kurulması, ekonominin yeniden ayağa kalkması ve vasiyetin yerine gelmesidir. Muasır medeniyetler yakalanacak ve geçilecektir. Sorumluluk sizin sırtınızdadır.”
“Bunu bir zafer olarak görmüyoruz”
“Bir yandan seçim gecesi seçmenin mektubunu balkondan okuyanlar, inip grup toplantısına gidince hikaye ve masal okumaya başladılar. Seçmenin mesajını anlamadıkları ortada. Birisi CHP’nin kazandığı bu başarıya dönüp, tesadüfen, konjonktürel gibi hiçe saymayla meşgulken, bir diğeri seçimleri biz kazandık diyecek kadar seçmene karşı küstahlaşmış ve kibrinden arınamamış bir noktadadır. Oysa biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet bir başarıdır, önemli bir başarıdır ama zafer değil görevdir. Görev önümüzdeki ilk seçimlerde parti iktidar olduğunda, bu iktidar değiştiğinde ancak zafere dönüşecektir. Elimizde belediyeleri yönetme, rantı yönetme, gençleri ve kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı birtakım makamlara getirme, yandaşlarımızı zengin etme fırsatı yakalamadık arkadaşlar. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatını yakaladık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyetin tarihini yeniden yazma fırsatını yakaladık. Bu yüzden sadece partimizle, sadece biz bize, sadece yetkiyi aldık, biz yönetiriz değil. Yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz. Bir kredi açılmıştır, açılan kredi tüketelim diye verilmiş, tüketici kredisi değildir. Açılan kredi bir yatırımcı kredisidir. Aynen bir bankanın, bir firmaya açtığı yatırımcı kredisi gibi. Yatırım için Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmıştır seçmen. 4 yıl bakacağım demiştir, nasıl yöneteceksiniz. 4 yıl bakacağım, dediğinizi yapacak mısınız?”
“Kimseye vermeyen sorumluluk size verilmiştir”
“4 yıl sonra bir karar vereceğim, ya krediyi geri çekeceğim, kötü yönetirsen, geri çekerler ya da hani yatırımcı kredisi sona gelirken şirkette işler iyi gidiyorsa, banka müdürü erkenden gelir ya kahve içmeye, aman krediyi artıralım, yukarıdan şu kadar daha kredi tanımladılar, kullanın, aman bizden alın. Eğer doğru kullanırsak bu 4 yıl bu krediyi, yeni kredi açılacaktır. Hadi bakalım diyeceklerdir, Ankara, İstanbul, İzmir’i yönettiğiniz gibi 14 büyükşehri yönettiğiniz gibi, bu 35 şehri yönettiğiniz gibi, 357 ilçeyi yönettiğiniz gibi, gelin bakalım, gelin. Hatta bu 60 beldeyi yönettiğiniz gibi. O beldede karar Özgür Özel’e bakarak değil belde belediye başkanın ne yaptığına bakarak verilecek. Diyecekler ki buraları yönettiğiniz gibi gelin bu ülkeyi yönetin. Bu şehirleri düze çıkardınız, gelin Türkiye’yi de düze çıkarın. Bizim hiç verdiğimiz oydan bizi pişman etmediniz, gelin Türkiye’yi de yönetin diyecekler. O yüzden dünya üzerinde hiçbir belediye başkanına verilmemiş sorumluluk, size verilmiştir, sizin sırtınızdadır. Adalar’ından Kilis’ine kadar, Manavgat’ından Rize Pazar’ına kadar bu sorumluluk sizin sırtınızdadır. Elbette edilecek çok teşekkür var. Adıyaman il başkanına mı edeyim, Adıyaman’ın çalışkan milletvekilinin iki oydan birini almasına mı? Afyon’a mı, Kastamonu’ya mı, Kırıkkale’ye mi? Her birisi bambaşka sosyolojilerin bambaşka özelliklerdeki adayların iki oyundan birini almıştır. Ne adaysız, ne örgütsüz olurdu. Kimse bir şeyi eksik bırakmamıştır. Ege’de, kıyıların partisi diyenler, hattı bir kat çekmeyi bırakıp ta Ankara’ya kadar getirmişlerdir. Artık Karadeniz’de CHP adına, koca koca il belediyeleri, güzelim Sinop, Zonguldak, Giresun, Bartın’da belediyelerimiz, Artvin’de dalgalanmaya en tepede devam eden sancak bayrağımız durmaktadır. Ardahan elde ettiği mevziiyi terk etmemiştir. Hangi birisine, hangi birisine teşekkür edelim. Ama şunu unutmayın ki ne benim, ne kazanan başkanların kibre katılmaya, kendimizde tarihi bir başarı elde etmiş muzaffer kahramanlar, onu göreceğiz, tarihi başarıyı göreceğiz günü gelince. Tarihi fırsatı yakalamış, tarihi görevi sırtına bindirilmiş parti emekçileri, kamu görevlileri ile karşı karşıyayız. Ben burayı filanca yıl sonra kazanan il başkanıyım. Allah senden razı olsun. Emeklerini biliyoruz ve büyük bir saygı duyuyoruz. Efendim, belediyeyi ben yöneteceğim, ilçe başkanlarımın talepleri şöyle olacak. Bunlara girdik mi, bunun içinden çıkamayacağız. Belediye başkanlarımız parti aidiyetlerini unutmadan, kamu görevi yaptıklarının bilinci ile onların başarısı için her birimiz, her biriniz onları başarmaya, motive ederek, şüphesiz elde edecekleri başarıları en iyi şekilde anlatarak, bu 4 yıllık süreçte şunun sınavını vereceksiniz.”
“Erdoğan ile yüz yüze görüşme gerçekleştireceğim”
“Manisa’yı kazanan il başkanı olmak İlksen Özalper için onur vericidir. Tarih bunu yazmayacak arkadaşlar. Tarih CHP’yi iktidar yapan il başkanı mı oldunuz, 4 yıl boyunca belediyelerle ilgili yönetimi doğru yapamayıp tarihi fırsatı kaçırıp elinize, yüzünüze mi bulaştırdınız? Ona bakacak, o yüzden sabah yataktan kalkarken sizden ricam. Belediyeyi kazanmış, muzaffer komutan, tadını çıkarmaya giderek değil. 4 yıl sonraki büyük mücadelenin ilk günlerini yaşayan, enerjisi olan, özgüveni olan ve büyük zafer için şu anda çalışmak zorunda olan neferler olarak kalkın. Ben her sabah yataktan bu niyetle kalkıyorum. Size şu kadarını söyleyeyim. Yeni bir dönemdeyiz. Bayramda Tayyip Erdoğan, AKP’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı arayarak başladım. Tüm partinin siyasi liderleri ile 18 liderle bayramlaştım. CHP, herkesle bayramlaşabilen tek partidir. Bundan sonraki süreçte bugün sizin yapacağınız toplantılardaki çıktılar da önemli olmak üzere Erdoğan’la yüz yüze görüşme gerçekleştireceğim. Hem şu sorumlulukla, Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ine yerel yönetim hizmeti veriyoruz. Türkiye çok büyük bir sıkıntının içinde. Bu süreçte yoksulluk var, işsizlik var. Bu süreçte ekonomik krizlerin sosyolojik toplumsal krizlere dönüşme potansiyeli var. O coğrafyada milletin yetki verdiği iki kişi var. Birisi genel yönetim yetkisini kullananlar, diğeri yerel yönetim yetkisini kullananlardır. Bu iki yapının çatışması, sürtüşmesi, kapışması millete kaybettirir. Yurtdışından bulunmuş hazır fonların Türkiye’ye hizmete sunulmaması, bir inada kurban edilmesi milletimize kaybettirir. Millet böyle hataları affetmez.”
“Kutuplaşmayı kırmak için adım atacağız”
“Biz kibre kapılırsak bize, kim kibre kapılırsa ona hesap sorar. Biz bir nezaket telefonu açtık. Şimdi bir çalışma ziyaretine gideceğiz. Sizlerin masalarda çalışarak ortaklaştıracağınız taleplerden, ajandamızda olması gereken önceliklileri. Parti meclisimizin, MYK’mızın, parti grubumuzun bize toplam siyaset üzerinden yaptığı okumaları billurlaştırıp, gündemimizi oluşturup, nezaketle talepte bulunup, bir yüz yüze görüşme gerçekleştireceğiz. Ben ilerleme sağlayacağımızı. Öncelikle toplumdaki bu kutuplaşmayı kırmak için bir adım atacağımızı. Sonra bu toplumun yararına çok önemli işlerde birlikte mesafe alabileceğimize yürekten inanıyorum. Güçlü kaslarımız var CHP olarak. Biz bu ülkede ana muhalefet partisiyiz, şimdilik, milletimiz yeni bir görev verene kadar. Ama bu topraklardan çıktığımızda, Kıbrıs Cumhurbaşkanına da söyledim, Sayın Aliyev’e de yazdım. Sosyalist Enternasyonal’de başkan yardımcısı seçildiğimde yaptığım konuşmada da söyledim. Avrupa’daki sol, sosyal demokrat partilerin çatı örgütünün liderler toplantısında anlattım. Alman Başbakanı Olaf Scholz’a söyledim. Haftaya bizi resmi ziyaret programına alan Alman Cumhurbaşkanına söyleyeceğim. Biz bu ülkede ana muhalefet partisiyiz. Yurtdışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz. CHP’nin yetkinlikleriyle, siyasi akrabalıklarıyla, etki alanlarıyla, liyakatli kadrolarıyla, bu ülkenin dış politikasına da iç politikasına da ekonomisine de yapabileceği katkıları, açıklıkla paylaşmak, bu milletin yararına sunmak, o hizmeti yapmak, görünür kılmak bizim yeni süreçte yeni siyasi hattımızın olmazsa olmazlarıdır. İl başkanlarımızdan ilçe başkanlarımıza kadar siyasi örgüt yönetiyoruz. Bu örgütün tabandan beslenmesi önemlidir, vazife sizdedir. Ancak yukarıda belirlenen politikaların örgütümüze yayılması, seçmenimize anlatılması ve bu konuda rıza oluşturulması örgütün en önemli görevidir. Seçim bitti, 20 gün tadını çıkardık, belli bir ölçüde dinlendik. Bundan sonra örgütümüz sürekli seçim motivasyonu ile çalışmak zorundadır.”
“Her geçen gün iktidara yürüyoruz”
“Yerel seçimlerin 20’inci gününde değiliz. Genel seçimlerin 20’inci günündeyiz. Her geçen gün iktidara yürüdüğümüzün bilinci, ciddiyeti, sorumluluğu ile davranmak durumundayız. Milletimiz birilerine sarı kart gösterirken, bize biraz önce bahsettiğim krediyi tanımıştır. Biraz önce bahsettiğim gibi bize 4 yıl boyunca sizi izleyeceğim ve kararımı vereceğim demiştir. Sayın Erdoğan, her konuşmasında özenle, 4 yıllık bir seçimsiz dönemin altını çizmektedir. Ben her birinizin iki yanımda olduğunuz il başkanlarım, adaylarımla birlikte yaptığım tüm kampanyada bunun bir yerel seçim olduğunu, sarı kart gösterilmesi gerektiğini, bu seçimin genel sonuçlar doğurmayacağını ama genele mesaj vereceğini, ses duyuracağını söyleyip, AKP’liden de MHP’liden de oy istedim. Bu teveccüh görüldü. Yeni yeni bütün araştırmalar birbirini destekliyor. Önemli bir miktar AKP ve MHP seçmeninin evde durduğu, oya gitmediği, protesto ettiği doğrudur. Ama çok önemli bir miktarda seçmenin Türkiye ittifakının siz değerli adaylarına oy verdiği de ortadadır. Bu seçmene seçimden sonra bu bir yerel seçim deyip, erken seçim çağrısı yapmak, bu seçmenle kurduğumuz akdi bozmak demektir. Bir erken seçim talebi olacaksa, o şöyle olacaktır. Sarı karttan anlamayıp, ikinci sarı karta arananlar var. Örneğin MHP, bizimkiler CHP’ye oy vermedi diyor. Niye? Bal gibi var, bütün sonuçlar ortada. Çünkü bizim gibi bakmıyor. Biz diyoruz ki bize verilen oylar, değerlidir. Başımızın üstündedir. Hak edeceğiz ve kalıcılaştırmak istiyoruz. Biz görüyoruz o oyu. Belki de emanettir. İhanet etmezsen burada kalır. Ama o daha ilk günden, daha geçen seçim kendisine oy vermiş seçmene sen CHP’lisin, sen oralı oldun artık, sen hainsin diyor. Hepimize diyordu ya, sıra yıllardır oy aldığı seçmene geldi. İlk oy vermediğinde hain ilan ettiler. Bizden değildir diyor. Tayyip Erdoğan’ın da ilk başlarda mektubu doğru okuyup, şimdi martaval okuması tam olarak da buna işarettir.”
“CHP tutarlılık içinde”
“Biz gelene hoş geldin derken, onlar gideni kendinden saymamakta ve görmezden gelmeye çalışmaktadırlar. Varsın, öyle yapsınlar. Varsın, milletin mesajını almasınlar. Millet mesajı almayanlara diyeceğini de bilir, mesajı doğru okuyanlara gereğini yapanlara da diyeceğini bilir. Bir mesaj almama durumu da Antalya Kepez Belediye Başkanımıza yapılan haksız muameledir. CHP tarihsel bir tutarlılık içinde, eğer insanların canlarına bir şey geldiyse, mallarına bir şey geldiyse, burada kamu görevlilerinin sorumluluğu varsa onların usulüne uygun soruşturmalarını, kovuşturulmalarını ve gerekirse cezalandırılmalarını hep savundum. Aynı noktadayım. Kepez Belediye Başkanımız Mesut Kocagöz, geçmişte görev yaptığı bir şirketten, o dönemde ilgili bakanlığın onay verdiği şirkete bakım ve onarımları yaptırmışken, o dönemde hiçbir kaza olmamışken, denetimler yine bakanlıktan onaylı şirket tarafından yapılmışken, kendisi 2023’te bu görevinden ayrılmışken, sonrasında yeniden bakım ve yeniden denetimler yapılmışken, bugünlerde yapılan bir kazada sorumlu olarak tutulup, kendisinin hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen, Soma’dan İliç’e kadar AKP döneminde binlerce, on binlerce iş cinayetinin ya da kazanın sorumlularından bir teki, bırakın tutuklanmak, kovuşturma aşamasına dahi izin verilmemişken, Soma’nın katilleri ödüllendirilmiş.”
“Pandemide birileri talimat beklerken…”
“Çorlu tren kazasının sorumlularını önce görevden el çektirip, yargılanmasına izin verilmeden Devlet Demiryolları’nın en başına getirilmişken İliç’teki kamu görevlileri, İliç’in imzasını atan kişi o günün bakanı, İstanbul’u yönetsin diye İstanbul’a önerilmişken, Kepez Belediye Başkanımıza uygulanan tutuklama tedbiri hukuki değildir, ahlaki değildir. Düpedüz siyasidir. Başkanın arkasındayız, Kepez Belediye Başkanımızın özgürlük hakkıdır. Vazifesi Kepez Belediye Başkanlığıdır. Bundan sonraki süreçte kalkınma belediyeciliği ile şehirlerimizi, dirençli ve güvenli hale getirecek, ucuz, etkin ve sürdürülebilir belediye hizmetleri vereceğiz. Refah belediyeciliği ile halkımıza huzurlu ve konforlu bir yaşam sunacağız. Dayanışma belediyeciliği ile adil ve yaşanılabilir kentler için seçmenimizden, milletimizden destek alıp bunu doğru yöneterek, gücümüzün çok üzerinde işleri geçmişte yapan iyi örneklerin deneyimlerinden istifade ederek, dayanışma belediyeciliğini tüm Türkiye’ye yayacağız. Temel hizmetlerde hiçbir kusur yapmayacak, sosyal belediyecilikte kendi rekorlarımızı kırmaya devam edecek ancak yepyeni vizyon projeleri ile de Türkiye’deki kentlerin önlerini açacağız. Sosyal yardımları 5-6 katına çıkardık. Arttırmaya devam edeceğiz. Pandemide birileri talimat beklerken, AKP belediyeleri, pandemide hemen harekete geçen, 3 maske dağıtılamazken maske fabrikalarını, tekstil atölyelerine dönüştüren, çalışamayanların, çalışamadıkları için derhal gidip onları evinde bulan, onların karınlarını doyuran, süreç içinde yapılmayan her şeyi yaparken boşalan sokaklara, aval aval bakmayıp onu hizmet için bir fırsata çeviren CHP belediyeciliği sandıkta ödüllendirilmiştir.”
“Lütuf değil hak”
“Artık kent lokantaları, askıda fatura, halkın bakkalı, veresiye defterlerinin silinmesi, anne kart, halk marketler, halkın kasabı gibi, okul sütü gibi tüm projeleri standardize edip aynı iletişimle halkın haberdar olmasını sağlayıp, her tarafa yaygınlaştıracağız. Bunun için çok önemli bir yapıyı, bizim aklımızda olan, sizin önerilerinizi alarak somutlaştıracağımız, hem partinin yönetim mimarisini, hem parti yönetiminin yönetim şeklini bir reforma tabi tutacağız. Sizlerle uyumlu, sizlerle konuşan, etkileşen, doğru yöneten ve yönlendiren, destek olan, yaptıklarınızı doğru anlatıp, hak ettiğiniz teveccühü görmenizi sağlayıp, devasa bir yapıyı seçim dönemindeki gibi bilimsellikle, profesyonellikle siyaset tecrübesini birlikte harmanlayarak yöneteceğiz. Bu konudan bizim tarafımızda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Direnç, itiraz ve bunlara karşı işbirliğine soğuk olmak hem partililiğe hem de önümüzdeki 4 yıl sırtımızdaki ağır yüke ve o yükü sırtımıza koyanlara haksızlık ve ihanettir. Katıksız bir işbirliği, şüphesiz iyi bir eşgüdüm ve açık diyalog kanalları ile doğrularda buluşacak ve hep birlikte başaracağız. Vatandaşlarımıza sunduğumuz imkanların birer lütuf değil hak olduğunu bileceğiz. Bu hizmetlerin kimin tarafından yapıldığını, nasıl bir anlayışın bu hizmetleri götürdüğünü görünür kılmak hayatın olağan akışının gereğidir. Ama göze sokmak, teşhir etmek ve kötü iletişimle o yoksulluğu bir mahcubiyete dönüştürmek, bizim anlayışımızda asla olmaması gereken bir noktadır. İşsizlerin, geliri olmayanların, kendini güvencesiz hissedenlerin, özellikle ev kadınlarının, beslenme sorunu yaşayan çocukların, barınma sorunu yaşayan öğrencilerin, karnını bile doyurmakta zor durumda kalan emeklilerin beklentilerini biliyoruz. Birinci önceliğimiz olması gerektiği konusunda hem fikiriz. Bu konuda hep beraber büyük bir enerji ile büyük ve hızlı bir atılımla bizden çözüm bekleyen herkese sahip çıkacağız. Hiç şüphe yok, genel yönetimin etkisinde olan işleri yerelden halletmek ve tamamını çözmek olanaklı değildir. Milletimiz bunu da bilir. Ancak CHP belediyeciliği mazeret değil çözüm üreten belediyeciliktir. Olmayan kaynağı yaratan gerektiğinde dayanışmayı örgütleyerek dahiyane çözümler üreten anlayış önümüzdeki 4 yıl hepimizin benimsemesi, öğrenmesi, uygulaması ve geliştirmesi gereken bir anlayıştır.”
“Liyakat esaslı olacak”
“İstihdamda liyakati esas alacağız. Şeffaf mülakatlar yapacağız. Nepotizme, kayırmacılığa son vereceğiz. İşi ehline vereceğiz. Kişiye göre iş değil işe göre kadro yaklaşımı ile hareket edeceğiz. Kadınların ve gençlerin istihdamına, engellilerin istihdamına önem vereceğiz. Buradan sadece proje havuzundaki iyi projelerin ortaklaştırılması, ABD’nin yeniden yeniden keşfedilmemesi, hazır projelerin hemen uygulanması, bunun için proje desteği, yetişmiş eleman desteği ve pratik destekleri sağlayacağız. Yaratıcı, ses getirici işler yapacağız. Örneğin mor bayrak uygulaması yapacağız. Buradan tüm siyasi partilere, o partilerin kadın kollarına, Türkiye kadın hareketine ve kadın örgütlerine hem bir selam yolluyor, hem de önce CHP’li belediyeler, kadına karşı şiddetle mücadele başta olmak üzere, kadın istihdamının kademeli olarak artırılması, kadının örneğin emzirme odaları, çocuk bakım odalarıyla hayatın içine katılması, anne kart gibi harika uygulamalarla desteklenmesi, yine yeni doğan bebeklerin ailelerinin ziyareti, hoş geldin bebekle ilgili olarak yapılan iyi uygulamaların ortaklaştırılması gibi işlerin yapılması, kadına karşı şiddet noktasında bilinç projelerinin hayata geçirilmesi ve belli standartların sağlanmasıyla belediyelerimize mor bayrak sertifikası vereceğiz. Mor bayrağı gören kadınlar o belediyede belli standartlarda kadın hakları, kadın emeğinin ayrıldığını, kadın hakları mücadelesine saygılı bir kamu yönetimi yapıldığını bilecekler. Bununla kalmayacağız. Belediyelerimiz kuracakları ilgili birimlerle sorumluluk alanlarındaki fabrikalar, işletmeler, küçük esnafların, kadın istihdamı, kadının hayatın içinde rahat etmesi, kadınların eşit temsiline yönelik olarak atacakları adımları, başta cesaretlendirici basit kriterlerle başlatarak, belli aralıklarla onlara yeni sorumluluklar vererek, bunu yapan işletmelere mor bayrak asacağız. Türkiye’nin yüzde 50’si kadınlar mor bayrağı gördüğü fırının kadınlara sahip çıkan, kötü davranmayan, kadınları istihdam eden, kadınlar için daha iyi bir geleceğe katkı sağlayan bir işletme olduğunu bilecek ve tercihlerini öyle yapacaklar.”
“Üstesinden geleceğiz”
“Bu pozitif yarışmanın Türkiye’deki kadın haklarına da kadın hareketine de çok önemli katkılar sağlayacağını ümit ediyoruz. Mor bayrak projesi CHP’nin geçmişinden bugününe birikimleri taşıyacağı, şekillendireceği ve Türkiye’yi yeniden tanıştıracağı bambaşka vizyon projelerinden sadece bir tanesidir. Kurultayda söz verdiğimiz demokratik dijital katılımın şu anda kurultay delegelerimiz, PM üyelerimiz, il başkanlarımız düzeyinde, önümüzdeki hafta ilçe başkanları düzeyinde, bir ay içinde tüm üyelerimiz düzeyinde kullanım imkanına kavuştuk. Alacağımız kararlarda, üyelerimiz ne diyor? Yaş kırılımına, meslek tercihlerine, coğrafyalarına göre ne diyorlar, onları görerek tartışacağız. Bir sonraki aşama sizden hizmet alan vatandaşlarımızın geri bildirimlerini dijital demokratik katılımla yapacakları, bunun raporlanacağı bir süreç içinde çalışmaya şimdiden başlamış durumdayız. Çoğunuzun borçlu belediyeler devraldığını biliyoruz, güçlü mali disiplinle bu sorunların üstesinden geleceğinize inanıyoruz. Harcadığınız her kuruşta, her bir vatandaşın hakkının olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız. Güven şefkatle sağlanır. Harcamalarınızı, ihalelerinizi, alımlarınızı, yasaların izin verdiği ölçüde halkın denetimine ve gözetimine açarak, uygulayacağınız bu şeffaflıkla halkın sandıkta gösterdiği güveni her geçen gün artıracaksınız. Birikim ve tecrübelerinizi bizimle ve birbirinizle paylaşmanızı bekliyoruz. Bunun için yapılar kuracağız. Bunun için oluşturacağımız kurumsal yapıları bu iki gün sizinle tartışacağız. Genel Merkez olarak her sorununuzda yanı başınızda olacak, bunun yanında etkin bir denetim mekanizmasını işletecek, bize oy veren tek bir vatandaşımızın bir mahcubiyete, bir vehme, bir pişmanlığa kapılmasına izin vermeyeceğiz. Şimdi çalışma toplantımızın basına açık kısmını tamamlarken, her birinizi il başkanlarımızla birlikte burada ağırlıyor olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum.”
“Bu ülkeyi kurtarın”
“Sizler bu partinin değil bu ülkenin hatta bu ülke gibi otoriter, popülist rejimlerde git gide otoriterleşen, haklarını kaybeden, yoksullaşan, ezilen ve sesini duyuramayan milyonların ve gözünü Türkiye’ye dikmiş acaba başaracaklar mı diyen başka mazlum milletlerin dahi ümidisiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl önce arkadaşları ile beraber önce bu toprakları kurtardı, sonra bütün mazlum milletlere örnek oldu. Dünyaya büyük bir gerileme yaşatan, birbirlerini çok seven ama milletlerinin burnundan getiren otoriter, popülist liderlere karşı ilk büyük başarıyı, bu seçimde Türkiye’de sizlerin emekleri ile yaşatıp, duyduklarımız, gördüklerimiz, Türkiye’nin başarısının küresel bir ayağa kalkışa, popülist sağcı liderlerin yaşattığı büyük gerilemeleri durdurmaya, hep beraber ilerici adımlara umut olduğunu ve bizden ilham almak için herkesin gözünün Türkiye’de olduğunu bilin. 100 yıl önce başardık, yine başaracağız. Siz bu partiyi tercih etmekte, adayı olmakta, ne imkanları elinizin tersiyle ittiğinizi hepimiz biliyoruz. Bundan sonra da ahlaksız teklifler, şantajlar olacaktır. Bambaşka baskılar olacaktır. Siz milletimizden aldığınız güç ve her birinizin her türlü zor şartta, her türlü zorlukta, tüm zorluklar kendisine hatırlandığında birisinin ne dediğini hatırlayın. O birisi karşınızdadır. Siz onun belediye başkanlarısınız. Her zorluğa karşı inatla, azim ve kararlılıkla dik durmuş bir liderin partisinin şimdi milletimizin görev getirdiği 408 kahramana sesleniyorum. Hadi, ayağa kalkın. Bu işi başarın. Milletimiz, partimiz, ben size güveniyorum. Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın.”
Kaynak : PHA