Eğitim Sen Adıyaman Şubesi Başkanı Abdullah DEMİR, Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı hakkında aşağıdaki ifadelere yer verdi:
Eğitim Sen Adıyaman Şubesi Başkanı Abdullah DEMİR, Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı hakkında aşağıdaki ifadelere yer verdi:
Haklarımızı ve Taleplerimizi İçermeyen Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı Geri Çekilmelidir!
“Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışılmaktadır. Bugüne kadar geçen kısa sürede yürütülen çalışmalar, ağırlıklı olarak iktidara yakın sendika, dernek ve çevrelerin talep ve önerileri doğrultusunda yapılmıştır.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar defalarca olduğu gibi, bir kez daha kendi bildiğini okumakta, masa başında hazırlanmış meslek kanunu ile eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını tek taraflı olarak düzenlemeye çalışmaktadır. Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı (ÖMKT) kapalı kapılar ardında, kanunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikaların iradesi dışında, onların hakları ve talepleri dikkate almadan hazırlanmış ve 2021’in son günlerinde TBMM’ye sunulmuştur. Meslek kanununun hazırlık süreci ve gündeme getiriliş biçimi, içeriğinden bağımsız olarak, son derece anti demokratiktir.
Eğitimin asli bileşenlerinin ve sendikaların görüşünü almadan, öğretmenlik gibi kapsamlı bir mesleği biri geçici, ikisi yürürlük maddesi olmak üzere toplamda 13 maddelik bir yasayla düzenleyip, konuyu büyük ölçüde statü farklılaşması ve maaş artışına indirgemek, iktidarın eğitime, öğretmenlere ve yaptıkları işe ne kadar değer verdiğini açıkça göstermektedir.
SİYASİ İKTİDAR VE MEB NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
Eğitim emekçilerinin ve sendikaların bütün eleştirilerine rağmen, iktidar ve yandaş sendikanın iş birliği ile kapalı kapılar ardında hazırlanan bu düzenlemenin öğretmenlerin mesleki gelişimine somut katkı sunması mümkün değildir. Müjde diye paylaşılan düzenlemenin asıl amacının öğretmenleri bölmek ve ayrıştırmak olduğu kanun tasarısında açıkça görülmektedir.
Türkiye’de aynı işi yaptıkları halde farklı statü ve maaş kaleminde çalışmak zorunda kalan başka bir meslek grubu bulmak mümkün değildir. Siyasi iktidar, öğretmenler arasında var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli ayrımına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı (ÖMTK) üzerinden daha da pekiştirmektedir.
Adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, sınavın işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi, öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun olarak tartışılan mülakat-torpil uygulamasının benzerinin uygulanacağı izlenimi vermektedir.
Tasarının yasalaşması halinde öğretmenler arasındaki ilişkiler ve mesleki dayanışma bozulacak, statü ve ücret farklılaşması okullarda yeni sorunları ve ayrımları beraberinde getirecektir. Öğretmenler arasında ortaya çıkan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen “sınıfsal” ayrışmalara, katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır. Bu durum eğitim emekçilerini karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri politik ve mesleki dayanışmadan uzaklaştıracaktır.
Tasarının öğretmen veli ilişkilerini de olumsuz etkilememesi mümkün değildir. Öğretmenlik mesleği ve öğretmenin saygınlığı, öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır. Çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında sorunlar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
Siyasi iktidar bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na paralel bir düzenleme yapmaktır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye kararı, öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.
“Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. 145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma, işe alınmada seçme ve formasyon, mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları, iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve mesleksel bağımsızlık gibi konuları kapsamaktadır. Temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim-öğretim yardımcı personelleri, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenlerle ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da içinde yer aldığı temel bir belgedir.
Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
• 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, öğretmenlik özel ihtisas mesleğidir. Bu nedenle, kademe-derece ayrımı yapılmaksızın 3600 göstergenin bütün öğretmenlere uygulanması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmelidir.
• Öğretmenlik mesleğinin tanımı, öğretmenlerin nasıl ve nerede yetiştirileceği, mesleğe kabul ve istihdam koşulları, öğretmenlerin güvenceleri, hakları ve sorumlukları ile mesleki yaşamları ve emeklilik konularında açıklayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
• Öğretmenlik mesleğinin amacı tanımlanmalı, bu tanımla eğitim hakkı ve çocuk haklarıyla arasında ilişki kurulmalıdır.
• Eğitim sisteminde öğretmenliğin temel bir unsur olduğu ve eğitim yöneticiliği ve eğitim uzmanlığından farklı olduğu açık bir şekilde ortaya konulmalıdır.
• Mesleğe kabul engelleri açıkça belirtilmelidir. Örneğin çocuklara karşı işlenen suçlardan hüküm giyme ya da öğrencilik yıllarında zorbalık nedeniyle disiplin cezası alma gibi engeller getirilmelidir.
• Kanunda meslek etiği ilkeleri ayrıntılı olarak belirtilmelidir.
• Öğretmenlik mesleği ile bağdaşmayan işler ve görevler açıklanmalıdır.
• Özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapanların ekonomik ve sosyal hakları güvence altına alınmalı, bu durumdaki öğretmenlerin ücret ve çalışma koşulları gibi konulara kanunda belli bir standart getirilmelidir.
Eğitim Sen sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçisi arkadaşlarımızın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili olarak eğitim emekçileriyle, sendikalar ve alandaki meslek örgütlerinin eleştiri, öneri ve taleplerini dikkate alınmadan atılacak adımların karşısında olacağımız ve kazanılmış haklarımızı hiçbir koşulda tartışmayacağımız bilinmelidir.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı, meslek kanunu konusunda samimiyse ve gerçekten öğretmenler lehine bir düzenleme yapmak istiyorsa ILO ve UNESCO tarafından 5 Ekim 1966’da kabul edilen “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun düzenlemeler yapmalıdır. Ekonomik, sosyal, mesleki, özlük haklarımızla ilgili taleplerimiz, eleştiri ve önerilerimiz doğrultusunda hazırlanacak gerçek bir meslek kanunu talep ediyoruz.”