Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Heniyye ve beraberindeki heyeti ağırladı. Dünyanın kilitlendiği görüşme 2 saat sürdü. Peki kritik görüşmede hangi konular ele alındı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi ziyaret eden Hamas heyetini kabul etti. İstanbul’u ziyaret eden Hamas heyetinin Türkiye’den beklentisi oldukça fazla. Heyetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra diğer üst düzey devlet yetkilileriyle de temaslarda bulunacağı biliniyor. Ayrıca heyette Hamas’ın Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Halid Meşal de yer alıyor. Bu da Hamas heyetinin zirveye atfettiği önemin somut bir göstergesi.
Hamas’ın önceliği, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırıların durdurulmasına yönelik diplomatik çabaların hızlandırılması. Türkiye’nin bu kapsamda Katar ile yakın çalışma yürüttüğü ifade edilebilir.
Bilindiği gibi Ankara, İsrail’in saldırlarının başladığı andan itibaren Filistin halkıyla dayanışma içerisinde hareket etmiş, Gazze’deki savaşın bölgesel ve hatta küresel bir krizin habercisi olduğu uyarısında bulunmuştu. Bu nedenle de Ankara, uluslararası toplumu İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırımı durdurmaya çağıran bir yaklaşım içerisinde.
Türkiye’nin Filistin meselesinde taraf olduğu aşikar. Bunun bir çıktısı olarak da Ankara, arabulucu aktör gibi konumlanmaya çalışmıyor. Ancak Türkiye, arabuluculuk süreçlerinde garantör aktör olabileceğini ve Filistinlilerin haklarını savunabilecek ideal devlet olduğunu ifade ediyor. Bu iddianın altı ise hiç de boş değil.
Halihazırda Katar’ın arabuluculuğunda yürütülen ateşkes arayışlarında Türkiye’nin garantör devlet olarak kabul edilmesi, kalıcı barışa giden kapıyı aralayabilir. Nasıl mı?
Saldırıların durdurulması ve ateşkesin sağlanması için bazı devletlerin arabuluculuk yapması zaruri. Ancak çatışmaların yeniden başlamaması için garantörlere ihtiyaç var. Dolayısıyla Türkiye’nin Filistin halkından yana olan tutumu, Ankara’nın garantör devlet olabileceğini gösteriyor. Zaten geçmişte Hamas yetkilileri de Türkiye’nin garantörlük önerisine sıcak baktıklarını ifade etmişti. Bu notkada Katar ve Mısır’ın arabuluculuğunda ABD’nin İsrail’e garantör ve Türkiye’nin Hamas’a garantör olacağı bir formül, bölgesel barışa giden yolu açabilir.
Elbette Türkiye-Mısır ilişkilerinde yaşanan normalleşme süreci de oldukça değerli. Nitekim Hamas heyetinin ziyaretinin gerçekleştiği Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü ile görüşen gün Dışişelri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamalar da Gazze’deki katliamların durdurulması konusunda Türkiye’nin Katar ve Mısır’ın arabuluculuğunda yürütülecek süreçte garantör devlet olarak konumlanabileceğini gösteriyor.
Fidan, söz konusu açıklamasında “Mısır ve Türkiye, Akdeniz'in iki ucunda önemli iki kardeş ülke. Çok büyük iş birliği potansiyelimiz var.” diyerek bu işbirliğinin bir sac ayağının da Filistin meselesi olabileceğini gösterdi. Zaten Fidan, sözlerinin devamında İslam ülkelerini İsrail’e yönelik baskıyı artırmaya çağırdı.
Öte yandan Türkiye’nin ABD’yle münasebetlerinde yaşadığı tüm konjonktürel sorunlara rağmen bir NATO üyesi olması da garantörlüğün diğer ayağı ile belirli bir ilişki biçiminin teşkil edilebileceğinin göstergesi. Dolayısıyla Hamas heyetinin Türkiye ziyaretinin ardından kalıcı ateşkesin sağlanmasına dönük çabaların artacağını ifade etmek mümkün.
İsrail, 7 Ekim’de başlayan ve ilk aşamada Gazze Şeridi’nin kuzeyini hedef alan saldırıları sırasında Gazze’nin güneyinin “güvenli” olduğunu iddia etmiş ve zorla yerinden edilen milyonlarca sivili Gazze’nin güneyine yönlendirmişti. Daha sonra ise İsrail saldırıları Gazze’nin güneyine yoğunlaştı. Gelinen nokta itibariyle 1.4 milyon Filistinli sivilin son güvenli sığınağı olan Refah şehri, İsrail’in saldıracağı son nokta olarak görülüyor.
Tel Aviv yönetimi, Refah’a kara operasyonu düzenlemeye hazırlanırken, uluslararası toplum böylesi bir operasyonun Gazze’deki soykırımın son aşaması olacağı kaygısını taşıyor. Dünya vicdanı, İsrail’in durdurulması gerektiği kanaatinde. Dolayısıyla Heniyye ve beraberindeki heyetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklentileri arasında Refah’a yönelik kara operasyonunun önlenmesine dönük diplomasinin hızlandırılması yer alıyor.
Türkiye’nin tutumu da Refah’a kara operasyonu düzenlenmesinin engellenmesi gerektiği çizgisinde. Bu amaç doğrultusunda Türkiye, bir yandan Batılı devletleri; diğer taraftan da İslam Dünyası’nı İsrail’e baskı yapmaya çağırıyor. Ankara’nın bu konudaki çabalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Heniyye’yle yaptığı görüşmenin ardından daha da yoğunlaşacağı öngörülebilir.
Filistin halkı, yalnızca İsrail bombardımanı ile öldürülmüyor. Aynı zamanda yardımların engellenmesinden dolayı Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler açlıktan ölüyor. Bu sebeple Gazze’ye yardımların ulaştırılması konusu kritik bir mesele olarak ön plana çıkıyor.
Türkiye’nin bir yandan Mısır üzerinden yardımlar götürülmesi konusunda çaba harcadığı, diğer taraftan da tıpkı ateşkes konusunda olduğu gibi uluslararası toplumun yardımlar için harekete geçmesine dönük diplomasi yürüttüğü bilinmekte. Hamas heyetinin ziyaretinden sonra bu çabalar daha da artacaktır.
Sonuç olarak Heniyye’nin liderliğindeki Hamas heyetinin Türkiye ziyareti, Filistin halkının Türkiye’den beklentilerinin somut göstergesi olarak yorumlanabilir. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin garantörlüğünü içeren bir ateşkes modelinin daha sık konuşulacağını iddia etmek mümkün.
Kaynak: Türkiye Gazetesi