Tarih: 20.03.2022 00:34

MHP'li Yıldırım: ​Diyanet İslam ülkeleri arasında ağabey pozisyonundadır

Facebook Twitter Linked-in

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım'ın açıklamaları şu şekilde;

''​Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulacak olan Diyanet Akademisi kuruluşu ve burada görev yapacak olan kişilerin özlük hakları ve yapılacak kanun değişikliği ile ilgili söz almış bulunmaktayım.

​Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 tarihinde gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş, İslam dinin inanç ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek ile görevlidir.

​İslam dini 3 semavi dinden biri olup peygamberi Hazreti Muhammet Mustafa sav kitabı kurandır. Semavi dinlerin sonuncusu olup kıyamete kadar devam edecek olan tek semavi dindir.

​Kuran Mekke’de inmiştir vahinin ilk emri okudur niye okudur niye Mekke’de inmiştir.

​Mekke Allah’ın evinin olduğu en eski beldedir, ilk vahinin indiği sırada Mekke’de ağır ahlaksızlık cahillik ve çürümüşlük hakim vaziyette idi insanlık tarihinde hiçbir yerde görünmeyen kız çocuklarını öldürme diri diri torağa gömme Mekke’de yaygın hale gelmiştir. İnsan nesli tehlikededir biz insan oğluyuz kadınlar insandır. Kadınlarımız daha çocuk iken Mekke’de babaları tarafından ve büyükleri tarafından kızgın kumlara gömülerek öldürme geleneği oluşmuştur.

​Bu çok tabi olarak yayılma sürecine girmiş Mekke’nin ileri gelenlerinde aynı suçu işleme cehaletini göstermişlerdir. İslam halifesi Hz Ömer’de kız çocuğunu kızgın kumlara gömerek öldürmüştür.

​Bununla birlikte insan onuru ayaklar altındadır, güçlü olanlar kendilerine göre insan, güçsüz olanlarda hayvandan farkı olmayanlardır. Kim güçlü ise güçsüzü köle yapmakta ve köle pazarlarında satmaktadır. Erkekler köle kadınlar cariyedir.

Ekonomik çöküntüde devam etmekte Mekke ekonomisi tefecilerin elindedir tefecinin eline düşen en sonunda ya çocuğunu ya kendini tefeciye köle olarak diyet olarak vermekte çıkış yolu bulamamaktadır.

​Fuhşiyat zirve yapmış köle sahipleri cariyelerini fuhşiyata ve bu yolla para kazanmaya mecbur etmişlerdir. Dini yönden sapıklığın tam ortasında olan Mekkeliler elleri ille yaptıkları putlara tapmakta ,toprak, taş ,veya ağaç onları Allaha ortak kabul etmektedirler. Kutsal kebenin içini’de putlar ile doldurmuşlar zaman zamanda gülünç putlar yapmışlardır Hz Ömer RA cahiliye devrinin tarif ederken bir şeye ağlarım bir şeye gülerim der ağlama sebebi kız çocuğunu kumlara gömerek katletmek gülme sebebi ise helvadan put yapıp acıktıklarında onu yemeleridir. İşte böyle bir Mekke böyle bir cehalet böyle bir kokuşmuşluk İslam peygamberi Hz Muhammet böyle bir Mekke’de doğmuş ve o Mekke’de yaşamaktadır.
​Bu hadiselerin bazıları dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmakta, yalnız hiçbir yerde hepsi bir arada yaşanmamaktadır. Bu çürümüşlüğün merkezi Mekke’dir. Mekke’nin en büyük özelliği de beytullah’ın Kâbe’nin Mekke’de bulunması Allah’ın hareminin orada olması dolayası ile o bölgedeki insanların ibadet için ziyaret için Mekke’yi çok sık ziyaret etmesi söz konusudur böylelikle Mekke’deki kötülük ve iyiliğin civara hızla yayılması ve kabul görmesi gerçektir.
​Peygamberimiz AS ümmidir dolayısı ile semavi kitaplarla tanışmamıştır yalnız bu çürümüşlüğün hiçbir şeyine ortak olmayarak yalan söylemeyen emanete ihanet etmeyen Mekke’de emin olarak bilinen saygı duyulan bir insandır bir Mekkelidir.

​Vahiyden evvel uzunca bir süre Mekke’ye 25 km uzaklıkta tırmanma ile ’de 45 dk. Çıkılabilecek olan Hıra dağında kabeyi gören bir mağarada uzun uzun tefekküre dalmada kendisine göre tevhit dini hanif dini diyede adlandırılan bir şekilde ibadet etmektedir işte ilk vahiy orda gelmiştir.

​Ve ilk emir oku Allah’ın adıyla oku bismi rabbi kelezi helak bu kokuşmuşluk ilim ile gider okumayla gider. Vahiy 23 yıl devam etmiş kitabımız kuranı kerim 23 yılda tamamlanmış tedricen tekâmül yani ağır ağır alıştırma metodu ile bu cahil toplum kuranın tamamlanması ile birlikte asrısaadet diye anılacak sadet asrını yaşayan bir topluma dönüşmüştür.

​Oğuz boyları İslam’la 9. Yüz yılda müşerref olmuşlardır, Selçuk Bey obalarında İslam dinin öğretecek din alimlerini Müslümanlardan istemiş ve Oğuzlar kitleler halinde İslam’ı kabul etmişlerdir, hani zaman zaman denir kılıç Müslümanıyız diye Türkler bir savaşın ardından yenilip de İslam’ı kabul eden milletlerden değildir, bizzat gönüllü arzulu istekli ve öğrenerek Müslüman olmuşlardır.

Selçuk beyin torunu Tuğrul Bey zamanında Türkler İslam’ı bayraktarı konumuna gelmiştirler, Bağdat dışına çıkamayan Abbasî halifesini başta Konstantinopolis camii olmak üzere fethettikleri Asya orta doğu büyük ve geniş bir coğrafyada halifenin hutbeleri okutulmasına vesile olmuşlardır.

​Selçuklu ordusu İslam’ın en büyük ordusu Tuğrul beyde İslam’ın en büyük komutanı olmuştur.  İslam’ın yayılmasına yükselmesine yeni coğrafyalarda yeşermesini en büyük faktörü Selçuklu hükümdarı Tuğrul beydir, Tuğrul beyden günümüze kadar Metehan’ın nesli oğuzun torunları İslam’ın bayraktarları olmaya devam etmiştir.

​Allahuteala Türk milletini kendine hizmet etme ismini yayma ismini yüceltme ihsanını lütfunu ve ikramını vermiştir. O günden bugüne Türk milleti İslam alemin ağabeyisindir, bu sadece lafta değil sahiplendiği ümmeti Muhammedîn teveccühünden de bellidir.

​Sultan Abdülhamit’ten bugüne kadar yani son 200 yıldır bu coğrafyada dininden dolayı yurtlarından çıkarılan Müslüman ve mazlumların en güvendiği liman olmuştur.

​Mustafa Kemal Atatürk’ten İnönü’ye menderesten Demirel’e Ecevit’ten Özal’a sayın cumhurbaşkanımız RTE olmak üzere kapımıza gelen hiçbir mazlumu geri çevirmedik, Türkiye dünyadaki Müslümanların en güvenli kalesi oldu Çerkez Gürcü Arap Abaza Boşnak Arnavut Pomak ve Kürtler kapıdan geri çevrilmemiştir. Hepsine Ensar kardeşliği gösterilmiş bugünümüz Avrupası gibi ayrım yapılmamıştır.

Eğer bu çok övülen imrenilen batın kriterleri ile bakacak olsak bu coğrafyaya kimseyi kabul etmememiz lazım Ukrayna’dan batıya geçenlerde Nepalli Asyalı Avrupalı almıyor sadece kendi ırkını alıyor mavi gözlü beyaz tenli.

​Ümmeti Muhammedîn nerede başı sıkışsa ilk yardıma koşan Türkiyedir. İslam’ın 3 kutsal beldesi vardır. Mekke, Medine, Kudüs'tür. Türk milletin yüz yıllardır gösterdiği veraset bu coğrafyada ikinci Medine haline getirmiştir. Eğer dördüncü bir kutsal belde ararsak o belde Türkiye coğrafyasıdır Anadolu’dur Trakya’dır onun içindir ki yüz yıllardır bu topraklara haçlı seferleri yapılmış ve hedefe hep Türk milletini ve onun yurdunu koymuşlardır.

​Haçlılar ne İran’ı ne mısırı hedef almamışlar onlar için yegane ve tek düşman Türk milleti olmuştur. Türk milleti Tuğrul beyden bugüne kadar İslam aleminin ağabeyi olmuş ve olmaya da devam edecektir.

​Diyanette ağabeyliğine devam edecek yaptığı her icraatta İslam alemine örnek olacaktır o yönden de kurulacak akademi önemlidir.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın akademi açma için bir teşebbüsü var kaliteli din eğitimi vererek toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak çağın iletişim araçlarını iyi kullanacak ilim ehli bize dinimizi doğru öğretecek kadrolar yetiştirilecektir inşallah.

​Burada ilahiyat fakülteleri imam hatip liseleri yetmez mi böyle bir akademiye ihtiyaç yoktur denmekte kaymakamlarımızın çoğu siyasal bilgiler kamu yönetimi mezunudur mülkiyelidir. Bir dizi imtihanı kazandıktan sonra ciddi bir kurs ve staj dönemi vardır bu SBF’lerin yetersiz olduğu anlamına mı gelir.

Her hukuk fakültesinden mezun olan hemen savcı hâkimi oluyor onlarda birçok sınavdan geçiyor daha sonra kurs ve stajlardan sonra göreve başlıyor bu hukuk fakültesinin eksik olduğuna mı işarettir.

​Diyanet İslam ülkeleri arasında ağabey pozisyonundadır demiştik, bu konu günümüzün meselesi değildir bu Türk milletinin geçmişten gelen bir misyonudur.

​Bununla birlikte diyanette görev yapan vekil imam hatip ve fahri kuran kursu öğreticileri müezzinler ve kayyımlar kadroya alınmalıdır imamın vekili asılı olmaz imam imamdır.

​Tez zamanda da bunun hayata geçmesini temenni ederiz.''




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —