Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan ailelere “Birlikte Yol Alma” tavsiyesi
Küreselleşmeyle beraber dünya gençliğinin de önemli bir dönüşümden geçtiğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlerin küreselleşmenin de etkisiyle kısa yoldan köşeyi dönme anlayışına yöneldiğine dikkat çekiyor. Anne ve babalara da tavsiyede bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne ve babaların yapacağı şey baskı, korku yöntemiyle değil, iyi davranışları pekiştirme yöntemiyle hareket etmeleri. Bizler buna çocuğu karşımıza alıp düzeltmek değil, yanımıza alıp birlikte yürüme yöntemi diyoruz. Birlikte yol alma yöntemi diyoruz. Bu yöntemi kullanırsak gençlerin kendi kültürel değerlerimize ve etik değerlerimizle barışık olmalarını sağlar, aynı zamanda da onları bu çağı yakalamış gençler yapabiliriz.” diye konuştu.
İSTANBUL İGFA- Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Gençlik Haftası ve gençlerin geleceği konusuna ilişkin değerlendirmede bulundu.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın çok anlamlı olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anadolu’daki kurtuluş harekatının gençliğe bağışlanmasıdır, çok anlamlıdır. Yani Cumhuriyet’teki kuruluş, gençlerde yeniden inşa üzerine kuruldu. Biz bu gençleri inşa etmek, kendi kültürel kimliğimizi inşa etmek konusunda eksiklerimizi görüp yeniden inşa etmemiz gerekiyor.” dedi.
DÜNYA GENÇLİĞİ BENZER BİR KÜLTÜREL EVREN İÇİNE GİRDİ
Gençliğin geleceği konusunun sosyal bilimciler, psikolojik bilimciler, ruh bilimciler ve bunların hepsinin çok araştırdığı bir konu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çalışmalarda daha önce her toplumun kendi kültürel özellikleri farklıydı. Ama şu anda yapılan son çalışmalar, bütün dünya gençliğinin benzer kültürel bir evren içine de girdiğini gösteriyor. Sabah benzer müzikle kalkıyorlar, benzer kıyafetler giyiyorlar, sırt çantalarını sırtlarına alıyorlar ve işe gidiyorlar.” dedi.
GENÇLERİN YAŞAM FELSEFELERİNDE DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR
Gençlerin yaşam felsefelerinin de ciddi dönüşmeye başladığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu daha önce Kuzey Avrupa’da farklıydı, bizim Doğu toplumlarında farklıydı, Amerika’da farklıydı. Ama şu an hepsi benzer bir evrenselliğe sahip olmaya başladı. Bu da ilginç yani dünya çoklu kimliklere doğru ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Tüm dünyadaki gençlerin sanki paralel evrende gibi yaşamaları çok ilginç.” dedi.
Protestan ahlakın kapitalizmi doğurduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Protestan ahlak ya da psikolojide biz daha çok püriten ahlak diyoruz. Püriten ahlak da ne gibi özellikler vardı? Püriten ahlak da özellikle çok çalışmak, çok üretmek, az tüketmek ve başarmak diye geçiyor. Ve burada dini gerekçelerle çok çalışmak var. Hatta mesleğini iyi yapmayı, Tanrı buyruğu gibi görmek gibi bir özelliği var. Almanya’da bir hocamızın bununla ilgili bir hatırası vardı. Almanya’da yağmur yağarken bir bahçıvan, çiçekleri sulamaya devam ediyor. O da gidip soruyor. ‘Yağmur yağıyor niye suluyorsun?’ diye soruyor. Bahçıvan ‘Ben mecburum’ diyor. Bunu Tanrı buyruğu gibi görüyor yani bir esneklik yok. Böyle bir püriten ahlak vardı. Önceleri dini gerekçelerle yapıyorlardı daha sonra etik gerekçelerle yapıyorlar.”diye konuştu.
PÜRİTEN AHLAK ANLAYIŞI, KAPİTALİST AHLAK OLARAK DEĞİŞMEYE BAŞLADI
Bu anlayışın sadece Türkiye’de değil bütün dünyada kapitalist ahlak olarak hızla değişmeye başladığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yani püriten ahlakın çok çalışmak, yüksek idealler için iyi insan olmak için, mesleği Tanrı buyruğu gibi yapmak, dürüst olmak gibi ilkelerin yerini çok tüketip az üretmek ve çok kazanmak anlayışı aldı.” dedi.
Günümüzde hayat alanlarının bir nevi Amerikanlaştığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Amerikanlaşınca tüketici küresel grupla küresel ahlak haline geldi. Burada püriten ahlakın yerini Hedonistik ahlak aldı. Yani yaşam felsefesi protestan ahlaktaki dini gerekçelerle çok çalışmak, dürüst olmak ve üretmekken şimdi bu değişime uğrayarak haz peşinde koşmayı hedef olarak aldı.”dedi.
Küresel olarak “tükettiğin kadar varsın ilkesi”nin küresel etik olma yoluna girdiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu bizim gençlerimizi de etkiliyor. Yaşama zevkini bırakıp toplum için, varoluş için bir şeyler yapmak düşünceleri yerine kendin için bir şey yapmak tarzında bir anlayışı benimsiyorlar. Anı yaşamak, bugünü yaşamak tarzında. Yani bir çalışmayı erdem olarak görmek değersizleşmeye başladı.” dedi.
EĞLENCE ODAKLI ANLAYIŞ KÜRESEL OLARAK YAYGIN
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sıkı çalışma disiplini, çok üretip az tüketme, eldeki bir iki kaynağı rasyonel kullanmanın yerine “nasıl harcarım, nasıl eğlenirim” odaklı bir yaşam felsefesinin çıktığına dikkat çekti. Bu anlayışın gençlerde küresel olarak yaygın olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesela gençler evlenmek istemiyorlar. Aileyi ayak bağı gibi görüyorlar. Bir borca girip de 10 sene 20 sene ipotek altına girip de ödemek istemiyorlar. Kazanıp eğlenmek istiyorlar. Kurumumuzda çalışan çalışkan bir genç sebepsiz yere ayrılırken kalite yönetimi gereği ilgili birimler ayrılma nedenini soruyor. ‘Burada iyi kazanıyorum ama kazandığımı yiyemiyorum ki’ yanıtını vermiş. ” dedi.
Böyle düşünen kişilerin sayısının son yıllarda artış gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle düşünen insanlar daha önce marjinaldi yüzde 10, 20 iken şimdi bunlar yüzde 50’nin üzerine çıktı.” dedi.
"HAYATTA HER ŞEY PARADIR" DİYEN GENÇLERİN ORANI YÜKSELDİ
İnönü Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışmaya değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “1990’lı yıllarda Hayatta en önemli şey, paradır diyenlerin oranı gençlerde %30 iken şimdi bu oran %50-60-70 civarına çıktı. ‘Hayatta her şey paradır’ diyorlar. Bu küresel olarak geçerli, sadece Türkiye’de değil. Yaşam felsefesi değişikliği var. Hatta popüler psikolojide biz buna Kaliforniya Sendromu diyoruz. Bu sendrom Kaliforniya’da çok yaygın olduğu için bu isimle anılıyor. Kaliforniya, eğlencenin en büyük ve en yaygın olduğu bir yer. Hollywood’un olduğu yer. Orada Hedonizmi yüceltiyorlar. Burada 40 yaşına gelmiş bir sinema sanatçısıyla yapılan röportajda ‘Bir kadının kâbusu nedir?’ diye soruyorlar. ‘40 yaşına gelmektir’ yanıtını veriyor. ‘Niye?’ sorusuna da ‘Eskisi gibi alkışlanmıyoruz’ yanıtını veriyor.”dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yeni genç kuşaklarda kolay yoldan köşeyi dönmek isteyen gençlerin arttığını ancak bu anlayışın küresel anlamda çok yaygınlaştığını söyledi. Tarhan, “Dünyadaki bu küresel gidişte olumsuz yönden etik değerler dönüşümü yaşıyor. Bizim Anadolu irfanı dediğimiz irfan, etik değerlerin şu anda ilacı.”dedi.
ÜZERİNDE OTURDUĞUMUZ DEĞERLERİ BATI KEŞFEDİYOR
Slovenyalı Marksist filozof Slavoj Žižek’in, kapitalizmden kurtulmak isteyenlerin yeni sığınağının Mesnevi’nin temelini oluşturan yaklaşım olduğunu ifade ettiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Zizek diyor ki ‘Şu anda kapitalizmin yeni sığınağı.’ Bunu deyince dinleyeceğiz. Bir de kendini tanımak ve kendini geliştirmek var, minnettarlık gibi. Yani bizim değerlerimizi yeniden inşa etmeye çalışıyorlar. Biz üzerinde oturuyoruz.”dedi.
Etik değerlerin 0-6 yaş arasında ailede öğrenildiğini ancak şimdi durumun aynı olmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Okullarda da etik değerleri öğretmeli. Okullarda öğretirken de onların ihtiyacı olduğu için öğretmek gerekiyor.”dedi.
Gençlerde değişimin teorilerinden birisinin ise “Google etkisi” olarak geçtiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Google’da her şeye kolay ulaşılıyor. Google’da çeşitli sosyal medya kanallarının da etkisiyle ciddi bir kültürel modernizm, postmodernizme dönüştü. Püriten ahlak yerini hedonisttik ahlaka bıraktı. Olumsuz yönleri daha çok ortaya çıkmaya başladı.”dedi.
GEÇMİŞİN DEĞERİNİ BUGÜNE GÖTÜRMEK ÖNEMLİDİR
Geleneksel kültürü savunmanın “anakronizm” olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yani kronolojisi bozuk yaşamaktır. Gidip geçmişi bugüne getirip bugünde yaşamaktır. Halbuki geçmişi bugüne getirmek yerine bugünde durup geçmişin değerlerini bugüne getirmek önemlidir. Rönesans’a ihtiyaç var. Reforma ihtiyacımız yok bizim. Anneler ve babalara da çok iş düşüyor. Onlar da çocuğum zeki olsun, çalışkan olsun istiyorlar. Eğitim sitemi de bu yönde yetiştiriyor. Çocuk zeki oluyor, çalışkan oluyor ama sen bu çocuğu popüler kültürün etik değerlerine teslim edersen ne oluyor? Zeki, çalışkan oluyor ama kısa yoldan köşeyi dönme anlayışına sahip bir çocuk oluyor. Her şey mubahtır anlayışı ortaya çıkıyor.”uyarısında bulundu.
MODERNLEŞMEYLE BERABER KENDİ KÜLTÜRÜMÜZÜ KORUMAMIZ GEREKİYOR
Bu nedenle modernleşmeyle beraber bizim kendi kültürel değerlerimizi ve kendi kültürümüzü korumamız gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda buna ciddi ihtiyaç var. Eğitim bürokrasisinde olanlar da iyi ve doğru şeyler yapmaktan mesuldür. Yani yapması gerekeni yapmamak da bir vebaldir. Onun için eğitim sisteminde şimdi bilimsel referanslar da çok arttı artık. ‘Hayatta en önemli şey paradır’ diyen bir nesil Türkiye’nin geleceğine hizmet edemez. Bunu özellikle söylemek istiyorum.”dedi.
Z kuşağının benmerkezci, kontrollü ama sevimli bir kuşak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kendi çıkarını düşünüyor gibi rahat, fazla yorulmadan emek vermeden yaşamak istiyor. Bu gençleri korkutarak düzeltemeyiz. Klasik gelenek yaklaşımı nedir? Buyurgan yaklaşacaksın, baskıcı, katı tutumlu, kurallarla onun çocuğunu hizaya getireceksin. Ama şu andaki yeni bilimsel yaklaşımda ne var? Çocukları ikna etmeniz gerekiyor.”dedi.
BİRLİKTE YOL YAPMA YÖNTEMİ KULLANILMALI
Anne ve babalara da tavsiyede bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne ve babaların yapacağı şey baskı korku yöntemiyle değil, iyi davranışları pekiştirme yöntemiyle hareket etmeleri. Bizler buna çocuğu karşımıza alıp düzeltmek değil, yanımıza alıp birlikte yürüme yöntemi diyoruz. Birlikte yol alma yöntemi diyoruz. Bu yöntemi kullanırsak gençlerin kendi değerlerimize, kendi kültürel değerlerimize ve etik değerlerimizle barışık olmalarını sağlar, aynı zamanda da bu çağı yakalamış gençler yapabiliriz. Bu çağda yasaklayarak, korkutarak gençleri yönetmeye çalışmak tutmayacak bir yöntemdir.”dedi.
YERLİ OLMADAN EVRENSEL OLUNMAZ
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yasaklama ve korkutmanın sakıncalarına da işaret ederek “Bunun bir etkisi de siyasal yabancılaşmaya yol açabiliyor. Psikolojik yalnızlaşma yapıyor, sosyolojik olarak şiddet, intihar olaylarına götürüyor. Yani kendi değerlerimize yabancılaşan bir gençlik yetişiyor. Yani teknolojik gelişmelerin olması, İHA’larımızın, SİHA’arımızın, yollarımızın yerli olması yetmez, gençlerimizin de yerli olması gerekiyor. Yerli olmayan evrensel olamaz. Onun için muhakkak yerel değerlerimizi koruyarak evrenselleşmeyi ve bütün bizim değerlerimizin insanlığın ihtiyacı var. Bunu bizim gençlere böyle bir hedef koymamızda fayda var diye düşünüyorum.” dedi.