TARİHE SIĞMAYAN DESTANIN 107. YILDÖNÜMÜ KUTLANDI   

TARİHE SIĞMAYAN DESTANIN 107. YILDÖNÜMÜ KUTLANDI   

18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferinin 107. Yıldönümü etkinlikleri, şehitlik ziyaretindeki tören sonrası TPAO Konferans Salonunda devam etti.

Bağımsızlık, hürriyet ve vatan sevgisi uğruna savaşmaktan çekinmeyen Türk Milletinin bütün zorluklara rağmen birlik ve beraberlik içinde verdiği şanlı mücadelenin unutulmaz hatırası olmak bakımından insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir kahramanlık destanı olan 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferinin 107. Yıldönümü etkinlikleri, şehitlik ziyaretindeki tören sonrası TPAO Konferans Salonunda devam etti. 


Burada düzenlenen programa Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere, Belediye Başkan Vekili Şerif Ayaz, Cumhuriyet Başsavcısı Bozan Çevik, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Turgut, İl Jandarma Komutanı Albay Bilgihan Yeşilyurt, İl Emniyet Müdürü İbrahim Ergüder, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Derneği Şube Başkanı Hacı Erdengi, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Başkanı Ahmet Okutan, kamu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, siyasi parti başkanları, askeri erkân, şehit yakınları, Kıbrıs Gazileri, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı.

    
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 107. Yıldönümü anma programında, Perre Mesleki ve Teknik Anadolu lisesi öğrencileri tarafından hazırlanan oratorya gösterisinin sunumu yapılırken Çanakkale ruhunu yansıtan duygu yüklü şiirler okundu.


Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programın açılış konuşmasını Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Adıyaman Şube Başkanı Hacı Erdengi yaptı. Başkan Erdengi “Çanakkale’de, yüz binlerce vatan evladı, 7 den 70’ e bu vatanın bedelini ödemek üzere Çanakkale’ye koşmuştur. Ecdadımız, Allah’a olan imanları, vatana olan sevdaları, cesaret ve fedakârlıklarıyla üzerinde yaşadığımız bu toprakları, tarih boyunca bu cennet vatana düşman ayak basmasın, semalarımızda ezan sesi dinmesin, mabedime namahrem eli değmesin ve al yıldızlı al bayrak sonsuza dek göklerde dalgalansın diye her türlü zorluklara göğüs germiş, bu uğurda ana ve babalar
evlatsız, yavrular babasız, eşler ersiz kalmış ancak yurduma alçaklar uğratılmamış, tarihin hiçbir döneminde inancından ve bağımsızlığından taviz vermemiş, zulme asla boyun eğmemiştir. Tarih, vatanı ve mukaddesatı uğruna
her türlü zorluğa göğüs geren şanlı ecdadımızın kahramanlık destanıyla doludur. İşte imanlı sinelerin Allah aşkıyla şahlandığı bu destanlardan biride Çanakkale Zaferidir”dedi.


Törende konuşan Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar ise, “Toprağın her bir karışının kanla yoğrulduğu, vatan sevdasının canla imtihan edildiği, bıyığı terlememiş 15'lik delikanlıların, aksakallı dedelerin, al pürçekli ninelerin tüm dünyaya yiğitliği, mertliği bir kez daha öğrettiği, bir milletin işgale karşı top yekûn şahlanışının tarihi değiştirdiği Çanakkale Zaferi'nin 107. yılını idrak ediyoruz”ifadelerini kullandı. 


Vali Çuhadar konuşmasının devamında “Çanakkale dirilişi; “Sen bizim İsmâilimizsin!” denilerek vatana kurban olması için Gelibolu Yarımadası’na gönderilen, “Son ehl-i salibin savletini kırmak gayretiyle, cephelerde, tabyalarda, siperlerde şehadet şerbetini içen binlerce “Kınalı Hasan”dır. Çanakkale dirilişi; Hilal’in semalarımızdan gurûb etmemesi için Mehmetçiğin güneş olup battığı ve Türk Milleti’nin ümit meşalesinin sönmemesi, İslâm Ümmetinin haysiyetinin çiğnenmemesi için imanla kanın toprakta buluştuğu müjdeli bir şafaktır. Bedir savaşı, nasıl imanın küfre karşı ilk direnişi ise, Çanakkale’de tâbiri câizse- İslâm’ın son karakolunun müdafaasıdır. Çanakkale, bir vatan kalbinin attığı yerdir. Çanakkale, arslanların pençesiz dövüşmek zorunda bırakıldığı yerdir. Ama o aslanlar ki geri dönmeyi asla düşünmediler. İşte o kahramanlar ki, gençliğinin baharında, pek çoğu daha oyun çağlarında şehadet şerbetini içip, kanları ve canlarıyla, kıpkırmızı bir gelincik tarlası gibi süsleyip bezedikleri bu toprakları bizlere vatan olarak emanet bıraktılar. Onların azmi, kararlılığı ve vatan sevgisi olmasa dünya bugün çok daha farklı bir yer olurdu kuşkusuz. Onlar gelecek nesillerin özgürlüğünün ve selametinin diyetini kendi kanlarıyla ödediler. Onlar tarihin isimsiz kahramanlarıydılar. Onlar tarihi kalemle değil, kanlarıyla yazdılar. İşte “Çanakkale’yi Geçilmez Kılan” bu ruhtu. Çanakkale Ruhu, Mücadele Ruhudur. Çanakkale, tarihe sığmayan bir milletin küllerinden yeniden doğuş destanıdır. Şairin ifadesiyle, Bedrin aslanlarının kükrediği ateşten bir imtihandır. Koca Seyit’in yalınız bir top mermisini değil, bir milletin kaderini sırtlandığı yerdir Çanakkale. Bir asır önce öyle görüntülere sahne oldu ki Gelibolu, yazılan şarkılar, şiirler, hikâyeler, çekilen filmler, belgeseller yetmedi buradaki hezeyanı anlatmaya. Bu destanı ifade etmeye ne kelimeler ne de sözcükler yeter. Öyle ki, Merhum Akifin, “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın/ Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın” dizelerinde söylediği gibi, tarihe bile sığmayan bir zaferdir Çanakkale ”dedi.


Çanakkale’nin Bilecik istasyonunda ailesinin son erkek çocuğunu koklayarak cepheye uğurlayan annenin oğluna son nasihat olarak “oğlum babanı Dimetoka’da, dayını Şibka’da ağabeylerini Çanakkale’de kaybettim. Sen benim son yongamsın” diyerek uğurlayan anaların vatan uğruna acılara göğüs gerdiği çileyle imtihanı olduğunu kaydeden Vali Mahmut Çuhadar “Çanakkale, gözünün yaşını içine akıtan ama şehit oğullarının ardında sıradağlar gibi dimdik duran ana ve baba demek. Yarım kalmış hikâyeler, vuslata varamamış sevdalar demek. Nikâh defterine adını yazamayan ama yârinin ismini yüreğine kazıyan nişanlılar demek. İlk kez baba deyişini duyamadığın evladının kokusu demek. Babasının elinden tutmuş çocukları gördükçe bir ömür içindeki yarayı kanatacak yetimler demek. Oğlunun mürüvvetini göremeyen analar, en mutlu gününde dahi annesinin yanındaki boş sandalyeye bakıp ağlayan gelinlik kızlar demek. Bayram sabahları öptüğün ellerin, yağmurla ıslanan toprağın kokusu demek. Çanakkale vatan demektir. O öyle bir ruhtur ki hak batılı parçalamıştır. Çelik ve barut, inancın, imanın ve azmin karşısında yenik düşmüştür. Çocuklar, ben esir yaşamaktansa, özgür ölmeyi yeğlerim demiştir. Davaları büyüktü, vatan davasıydı. Kur’an seslerinin, Çanakkale Boğazı’nın yamaçlarında, Gelibolu’nun bayırlarında bir kanlı savaşın nakaratı olduğunu görebilenler ancak o ruhu anlayabilir. Çanakkale öyle bir destandır ki, gözler hâlâ onunla yaşarmakta, yürekler onunla ürpermekte, düşünceler onunla yücelmekte, bu gün meydana gelmiş gibi canlıdır. Unutulmamıştır. Unutulamaz da. Çünkü o, anaların gözyaşı, milletimizin onur ve şerefini koruma sevdası, Mehmetçiğin canı ve kanıdır. Bütün dünya bilmelidir ki; şehitlerimizin “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır! Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” anlayışıyla bedenlerini katık ettikleri bu kutsal vatan topraklarını bizlerde son nefer, son nefes ve son damla kana kadar aynı cesaret ve kararlılıkla muhafaza edeceğiz. Bu topraklar için tereddütsüz canını feda etmiş tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun. Bu vatan sizlere minnettardır”dedi.