Yeme bağımlılığı son yıllarda artan bir sorun haline gelmiştir

GAZİANTEP (PHA) - SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi H. İbrahim Öztürk, yeme bağımlılığının, tıbbi yazında ilk kez 1950’lerde yer bulmaya başlasa da son yıllarda artan bir sorun haline geldi

Yeme bağımlılığı son yıllarda artan bir sorun haline gelmiştir
SAĞLIK 26.02.2024 11:01:00 135 0

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, obezite yaygınlığının artışıyla birlikte obez kişilerde sıklıkla gözlenen aşırı ve tıkınırcasına yeme davranışlarından yola çıkarak yemek yemenin bir tür bağımlılık haline dönüşebileceğine ilişkin soruların gündeme geldiğini kaydetti.
Yeme bağımlılığı ile ilişkili yapılan araştırmalarda, bağımlılığın temel ölçütleri olarak bilinen aşerme, zararlarının bilinmesine rağmen kontrolsüz tüketme yani denetimini yitirme ve tolerans gelişim süreçlerinin birçok klinik ve preklinik (geliştirilen ürünün kullanımı öncesinde etkisinin-güvenliliğinin incelendiği ilk aşama) çalışmada gösterildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, şöyle devam etti:
“Özellikle basit karbonhidratlar ve yağlar olmak üzere bazı besinlerin, bağımlılık yapıcı maddelere benzer şekilde insan beyninde etki göstermesi yeme bağımlılığı kavramını desteklemektedir. 
Bu bağlamda hayatta kalmak için muhtaç olduğumuz yemek yemenin, bir tür bağımlılığa dönüşürken, işlenmiş yiyecek sanayisinin gelişimiyle birlikte daha lezzetli, daha yüksek karbonhidratlı ve yağlı yiyeceklerin çeşitlerinin artması, kolay ulaşılabilir olması ve bu yiyeceklerin çekici reklamlarla sunulmasının rolü vurgulanmaktadır. 
Aşırı işlenmiş gıdaların oluşturduğu ‘aşırı lezzet’ hissi, içerdiği çabuk emilen basit karbonhidratların kan şekerini hızlı yükseltmesi, beyin tarafından ödül merkezlerini az işlenmiş veya işlem görmemiş gıdalara kıyasla daha güçlü uyarması bağımlılık için zemin oluşturmaktadır.”
Sağlık sorununa yol açma riski taşımaktadır
Yemek yemenin, yaşamak için zorunlu olmasının ötesinde lezzetli yiyeceklerin verdiği haz ve keyif nedeniyle bazı kişilerde olumsuz duygularla baş etme yolu olarak da kullanılabildiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fazla kilolu ve tedavi için arayışta olan gençler arasında yapılan bir çalışmada mutsuzluk, kaygı vb. gibi olumsuz duyguların varlığında yeme davranışı üzerinde kontrolü kaybetme ve duygu düzenleyici olarak yemek yemenin ortaya çıktığı ayrıca bu kişilerde depresyon oranlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. 
‘Duygusal yeme’ olarak kavramsallaştırılan bu durum genellikle stres, korku, üzüntü, endişe, yalnızlık, can sıkıntısı, yetersizlik vb. duyguların hissedilmesinin sonucu kişinin fiziksel olarak aç olmamasına rağmen engel olamadığı yeme arzusu ve davranışı diye tanımlanmaktadır. Bu zararlı başa çıkma yolu, olumsuz ruhsal sonuçlarının yanı sıra kilo sorunları, kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, yüksek kolesterol gibi bir dizi sağlık sorununa da yol açma riski taşımaktadır.”
Kişiye özgü tedavi yaklaşımları iyi sonuçlar vermektedir
Obeziteyle yeme bağımlılığı arasında nedenselliğin yönünü belirlemenin güç olsa da aradaki kuvvetli ilişkinin birçok çalışmayla gösterildiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yeme bağımlılığının tedavisi de mevcut haliyle obezite veya aşırı yemeyle giden başka bir durumun (Özellikle tıkınırcasına yeme bozukluğu) tedavisinden çok ayrışmış durumda değildir. Yeme bağımlılığı için ruhsatlandırılmış bir ilaç tedavisi olmamakla birlikte bazı yeme bozuklukları ve obezitede kilo verme amaçlı kullanılan bazı ilaçların, yeme bağımlılığıyla ilişkilendirilen nörobiyolojik devreleri kapsadığı vurgulanmalıdır. 
Ayrıca yeme bağımlılığı bulunanlarda depresyon, anksiyete bozukluğu gibi artmış psikiyatrik eş tanıların varlığı da tedavide ilaç kullanımını gündeme getirebilmektedir. Bunun yanında bağımlılık benzeri yiyecek tüketimine yönelik bazı psikososyal ve bilişsel müdahaleler, nöromodülasyon tedavileri ve bilişsel davranışçı terapi gibi psikoterapi yaklaşımları mevcuttur. Kişiye özgü, bütüncül tedavi yaklaşımları yeme bağımlılığı tedavisinde daha iyi sonuçlar vermektedir.”
 

Kaynak : PHA


İlginizi Çekebilir

Başkan Ünal Ateş: "Kahramanmaraş’ta Sağlık Sistemi Çöktü, Vatandaş Özel Hastanelere Mahkûm!"

35 bin kişi organ bağışı bekliyor

Riskli gruptaysanız dikkat! Gıda zehirlenmelerini önlemenin 6 yolu

Adana’da LÖSEV Korteji: Lösemili Çocuklar İçin Farkındalık Etkinliği

Deprem Sonrası Destek: Hatay’a Yeni Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Merkezi

Kulaklık kullanımını günde 60-90 dakika arasında tutun!

Gelibolu İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden Dünya İnme Günü'nde “Erken Davran” Mesajı

İşte kalp hastalıklarındaki 11 belirti...

Morbid Obezite Hastaları İçin Yeni Umut: Obezite Cerrahisi

Boyun ağrısı migreni tetikleyebilir!

PROF. DR. MARALCAN,“AMACIMIZ BAŞLADIĞIMIZ NOKTADAN BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTAYA KADAR KATETTİĞİMİZ YOLU GÖRMEK”

Sağlık Personellerine NRP eğitimi verildi

Meme kanserinde erken evrede tam şifa mümkün

Diş çürüğü tarihe karışabilir

Evde parkinson takip dönemi başladı