HALİL İBRAHİM BAYRAM

Tarih: 11.09.2022 12:14

ADIYAMAN TANITIM GÜNLERİ..??

Facebook Twitter Linked-in

Adıyaman’ı,birkaç seçkin Yöneticisinin önderliğinde-davul/zurna eşliğindeki gönüllü bir avuç insanın katılımıyla-bütün tarihi ve kültürel mirasıyla beraber Adıyaman’ın dışındaki herhangi bir Metropol’den-Mesela;İstanbul,Ankara ya da İzmir’de yapılacak çeşitli “ETKİNLİKLERLE” yeterince tanımlayıp-TANITMAK mümkün mü?”

Evet                                                                                                                                                                

Şimdilik Adıyaman’ın önemli bir sorunu da bence budur,İnsanına sorulacak yegane soru da bu-çünkü;Adıyaman Ve İnsanının “ADIYAMAN’IN TANITIMI ADINA” yıllardan beri yaptığı-Ne yazık ki sadece bu “YERSİZ/YARARSIZ-ETKİSİZ” etkinliklerdir..

Bu nedenle de hiç kimse Ne Adıyaman’ı ne de Adıyaman’ın kadim zengin tarihi ve Turistik değerlerini pek tanımıyor-tanıyamıyor.. Ki Biz de yıllardan beridir ha bire bunu bıkmadan usanmadan yazıp çizmeye ve güya “İLGİLİLERİNE” de sesimizi/sözümüzü duyurmaya; Yani (SÖZDE) gereğini yapmaya/Yaptırmaya çalışıp duruyoruz..

Şüphesiz ki!                                                                                                                                            

Bunda, Yerel “Resmi” Yöneticilerin(Valilik Makamıyla Belediyelerin) yanında Sivil Toplum Örgütleriyle(Odalar-Borsalar,Vakıf Ve Dernekler vb gibi) Halkın ve bilhassa da yerel Basın organlarının ihmal ve ilgisizliği de vardır ve bu nedenle de;Topu sadece “RESMİ ERK’E” atmanın da bence hiç bir alemi yoktur.

Çünkü..                                                                                                                                                                 

Bana göre bu işi,sivil halkla beraber onun tarafından-seçilmiş olan temsilcileri  STÖ/Sivil Toplum Örgütleri üstlenerek;Yanlarına devlet ve yerel yönetimlerin desteğini de alarak gereğini yapar ve yapmalıdır..

Ve çünkü!                                                                                                                                                                  

Bu iş doğrudan-Onları ilgilendiriyor;Tanım ve Tanıtımdan en büyük pastayı da Onlar almak durumundadır Ve çünkü “TANITIMDAN” amaç,Turizm gelirlerini artırmak üzere-Esnaf ve Sanatkarlara-Mesleki uğraş alanında ek bir “EKONOMİK” girdi ve katma değer manzumesi oluşturmak,dolayısıyla halkın refah düzeyini yükseltmeye matuf “SOSYAL” bir fayda ve yarar sağlamaktır ..

O halde!                                                                                                                                                               

Bunu sadece resmi erke yüklemek;Ya kendini ve işini bilmemek ya da  “Turizm Ve Tanıtım” denen olguyu asla hiç bilmemek ve umursamamaktır-Kimse kusura bakmasın..

Ancak, sanıyorum bu iş hiç kimsenin (STÖ Ve HALKIN)umurunda değildir ki,her yıl aynı kafa ve umursamazlıkla-Cümle cemaatle beraber gidilerek;Büyük metropollerden yapılmaya ve sözde katma değerlerle bir fayda ve yarar oluşturulmaya çalıştırılıyor,ki şüphesiz bununla da “ADIYAMAN Ve DEĞERİ” değil, gidenler belki-Kendilerini “Gurbetteki Adıyamanlılara” birazcık tanıtma ve tanınma şansına sahip olabilirler..

O halde (NE) yapmalı.!?                                                                                                                                   

Aslında yapılacak şey çok basit; Biraz Vefa,biraz fedakarlık,biraz cömertlik, biraz da cefa bu işe anlam katabilir.

O da şudur!

1)Tanıtım işi belli bir takvime bağlanarak her yıl Adıyaman’da; Elbet “ARALIK Ya da EYLÜL” ayı içerisinde yapılmalıdır ki bu ayrıca(Adıyaman’ın 1 Aralık 1954’te il olduğu ya da “YAZ TURİZM’İ ile ÜRÜN HASAT’I” sonuna-dolayısıyla “İŞLERİN KESAT,İNSANLARIN ATIL/AKİM” olduğu bir “DÖNEME” rastladığı için) daha da anlamlı olur,

2)Adıyaman’daki her resmi ve sivil kurum ve kuruluş da-Hiç nazlanıp sağa/sola kıvırmadan kendini bu işle görevli ve sorumlu saymalıdır; Herkes-Mutlaka bu iş için gönüllü olarak elini taşın altına koymalıdır,

3)Her kurum ve kuruluş kendini bu işle mecburi görevli ve sorumlu sayarak-imkanları kadar seferber etmelidir ki; Tanıtım etkinliğini de kendi iş sektöründe hazırlayıp/sunacağı ulusal ve uluslar arası (PANEL-KONFERANSLARLA-FİLM ve BELGESELLERLE) desteklemelidir,

4)Her kurum ve kuruluş her yıl“ADIYAMAN’ININ TURİZM VE TANITIM İŞLEVİ İÇİN” bir bütçe ayırmalı; Kendi iş alanında uzman kişi ve ilgilileri “ADIYAMAN’A” davet ederek-Ağırlama ve konaklama giderlerini de karşılamak üzere-yapacağı çeşitli etkinliklere bütün üyeleriyle beraber katılarak-Müstakbel gelişmeler için karşılıklı “BRİFİNGLER” vermeli ve almalıdır,

5)Her kurum ve kuruluş,kendi iş alanında/sektöründe faaliyet gösteren yerli ya da yabancı firma temsilcilerini;Konaklama giderlerini de karşılamak üzere Adıyaman’a davet ederek ağırlamalı Ve kendi iş alanıyla ilgili düzenleyeceği bütün toplantılara katılımını sağlayarak iş alanıyla ilgili aydınlatıcı “RAPORLAR” vermeli ve almalıdır..

Bunu yapmak çok mu zor?

TANITIM;Tanımak Ve Tanıtmak..                                                             

Tanıtım,tanıtmakla;Tanıtmak da-Tanıtıma konu olan şeyi,sahip olduğu bütün özellikleriyle (nitelik ve niceliğiyle)beraber bilmek,anlamak,tanımakla,onu detaylandırmak, yorumlamak ve doğru anlatmakla-masaya yatırarak irdeleyip/raporlamakla-mümkündür..

Bu konuda/Bana göre.
ADIYAMAN'IN, yıllardır bir türlü aşamadığı,belki de aşmak istemediği asıl(ikilemli) sorunu şudur;

1)ADIYAMAN'I,Adıyaman'ın dışından yani başka merkezlerden(İstanbul,Ankara,İzmir gibi)gidip-Kültürel/Folklorik Tat Ve Değeriyle ”YAŞAM BİÇİMİ Ve MUTFAĞIYLA” tanıtmak,
2)ADIYAMAN'I, dışarıdan (İstanbul,Ankara Ve İzmir gibi)başka merkezleri-ilgili olan insanıyla beraber- Adıyaman'a davet ederek,konukseverliğiyle ağırlayarak,konaklayıp   gezdirerek “KENT KİMLİĞİYLE” tarihi ve turistik varlığıyla,yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarıyla ve medeni yüzüyle tanıtmak..
Evet.
Bana göre “ADIYAMAN’A dair” asıl Soruda burada sorunu da..
Çünkü!
-Ben yıllardır ilgililere(2.Şıkkı)öneriyorum,
--ilgiller de(ADIYAMAN Valiliği Ve Belediyeler) yıllardır-ısrarla(1.Şıkta)ısrar ederek, İstanbul ya da başka bir İl Merkezine giderek “Adıyaman'ı” oradan tanıtmaya çalışıyorlar..
Evet..
Görünen o ki!
Bu yılda aynı şey-İstanbul'dan tekerrür edecek Ve etti de..

Bu konuyu yorum yapmadan (Aşağıdaki TREN Şiirimizle)sunuyorum; Elbet Herkesin de Görüşünü bekleyerek..

TREN!!                                                                                                                                                                

(Nostaljik Bir Adıyaman Şiiri)

Sen! Eğer bir gün; ‘Gaflet-ı cehlimizden’ beynimize perçinlenerek,                                                             

Ruhumuzla kalbimizi karartıp,

Onu "kısır bir döngüye" tutsak eden ataletimizi;

Yani, ataletimizden peyda olan “İşsizlik, Aylaklık Ve Yoksulluğumuzu”,                                                                                          

-Ve Sevgisizliğimizi,                                                                                                                                                                       

-Ve Bağnazlığımızı,                                                                                                                                                                              

-Ve Hasutluğumuzu,

Yani! Cem-i cümle ferasetsizliğimizden "teberrüz ve tezahür" eden “ERDEMSİZLİĞİMİZİ” Tersine çevirmek adına;                                                                                                                                                         

Batı'nın “TÜM UYGARLIĞINI” yüklenerek,                                                                                                                                               

Garip ve bi'kes yurdum "HISN-I MANSUR'A" doğru, Kıvrım/kıvrım kıvrılarak kükreyip/yaklaşan "Bir Kara Yılan" Misali,

“Burnundan soluyup/tüten tılsımlı dumanını-ufkuma savurup-aydınlatan

Bir küheylan gibi (MEDENİYET MEŞALE’NLE) gelirsen”;

Bil ki/SENİ!                                                                                                                                                                                                   

Çorak “KOMMAGENNE” kırsalında,                                                                                                                                            

Elinde-IRGAT KENTİMİN- gözyaşlarıyla sulanmış “BİR DEMET KIR ÇİÇEĞİ";

-Hasret Ve Hasletlerle,

-Sevgi Ve Ülfetlerle/Muhabbetle,

-Halaylarla-zılgıtlarla

İlk karşılayan (BEN) olacağım!!

................

TREN! Kara Tren!

Kişneyip/Yerinde duramayan simsiyah bir kısrak misali,

Kükreyip/ileri atılarak;                                                                                                                                                  

-Kapkara dumanını memleketimin ak ufkuna savura-savura-gel..

De haydi gel!

Tam dört kuşaktır yolunu beklediğim “İki yüz yıllık bir rötarla” olsa da,                                                                 

Sana yükleyeceğim “iki yüz kiloluk bir yüküm”  Ve de                                                                                                  

“Seni bana getirene sunabilecek bir nevale-i çıkınım” olmasa da-Gel!

………………..

Gör/bak ki:

-Sılayı-gurbete bağlayan görkemli yolları ve otobanlarıyla,

-Göklerini özgürce Yarıp/giden modern uçaklarıyla,

-Denizlerinin dev dalgalarını dümdüz yapan gemileriyle,

-İnsani buluşmaya uzanan çağdaş demir ağlarıyla kaplı yurdumda,

Hülasa! Akıl üstü teknolojik eserlerle kaplı şu fani dünya da                                                                                                           

Bir çıkmaz sokaktayım..

Ve de!

“Zindan karanlığında Zincire vurularak,                                                                                                             

Ülke insanına hasret bırakılmış bir tutsak gibiyim”.

Esaretimi sonlandırmak adına,

Beni;                                                                                                         

“Doğu’daki,Kuzey’deki,Batı’daki,Güney’deki,                                                                                                    

Ve bilumum ülkem İnsanıyla,                                                                                          

Buluşturup/kucaklaştırmak adına”,

Durma gel!                                                                                                                                     

…………………..

Varlığımız talana-gitti/gidecek..

Çağ atlayan-Kendi(ÖZ)yurdumuzda, Garibiz-Kimsesiziz-Çaresiziz!

Varlığımıza;

“Gözü dönmüş Aç kurtlar, Sansarlar, Tilkiler, Çakallar,

Yılanlar, Akrepler, Çıyanlar,

Ve bilumum Haşaratlar dalıp/dadanmadan,

Üstümüze/başımıza-Ölüm Baykuşları/Leş Kargaları-dolmadan,

Vakit geç olmadan-Durma-gel”!

Yolunu gözleyeceğim..

 ...............

De haydi gel!

-Yoksunluğumuzu kırıp/sökmek adına,

-Yoksulluğumu dürüp/atmak adına,

-Yaralarımızı yarıp/sarmak adına,

-Hak'ça düzenimizi kurup/insanca-yaşamak adına,

Üşenmeden;

Durma gel!

..........

TREN! Kara Tren;

Unutma ki!

Afrika'da İnsanlar "Yokluk/Yoksunluk ve Yoksulluktan”,

Benim Memleketim-ADIYAMAN'DA- ise.                                                                                                    

Feraset yoksunluğunun verdiği lakaytlıkla;

-Tembellik Ve Aylaklık içinde,

-Hasutluk Ve Bağnazlık içinde,

-Riyakarlık Ve Yalakalık içinde,

-Arsızlık ve Hırsızlık içinde,

-Gaflet ve Hıyanet içinde,

-Yani, Erdemsizliğin verdiği dalaletle;

"Varlık içinde/Yokluk-girdabında kırılıp/yok oluyorlar”..

..........

İşte bunun için!

Bu (FERASETSİZ)Başımıza musallat olan -Kısır Döngü’yü-,                                                                    

Yani,”KÖTÜ KADERİMİZİ TERSİNE ÇEVİRMEK İÇİN “  Gel..                                                                                                                       

………………….

TREN! Kara Tren;

Seni bekleyeceğim...

(İHB Şiir Pazarı Şiirleri/TREN 12.Eylül.2011-ADIYAMAN)

SON/SÖZ;

Evet..

“TANITIM” ancak,hangi araçları kullanarak,ne zaman,nerde,neden,niçin ve nasıl Ve de kim ya da ne adına yaptığınıza/yapacağınıza bağlı gönüllü ve de masraflı bir eylemler biçimidir. ..

Biz henüz kendimiz-Adıyamanlılar yeterince “ADIYAMAN’I” tanımıyoruz ki,peki Onu nasıl başkasına tanıtacağız ;İnsan tanımadığı bir şeyi başkalarına tanıtabilir mi ve bu hiç etkili olabilir mi?

Tanıtmak, kendini ve sahip olduğun değerlerinin değerini bilmek/tanımaktan geçer;kendini ve sahip olduğu “DEĞERİNİN DEĞERİNİ” bilemeyenler,acaba kendileriyle değerlerini de bir başkasına “TANITA”” bilirler mi?

Yani!                                                                                                                                                                                  

Tren gelir hoş gelir,Vagonları boş gelir;Eğer yaptıklarınızla “Kara Trenin Vagonlarını” doldurabiliyorsanız asla  hiç bir mesele yok..

Sevgilerimle.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —