Mehmet Elçi


ANIT DİKMEK Mİ, ACIYA AYNA TUTMAK MI?

ANIT DİKMEK Mİ, ACIYA AYNA TUTMAK MI?


6 Şubat'ın Yasını Mermerde Aramak…

Adıyaman Belediyesi, 6 Şubat depremini simgeleyen bir anıt dikti. Evet, bir anıt... Belki bronz, belki mermer… Ama asıl mesele, taşta değil yaşta gizli. Biz neyi unutmadık da, neyi hatırlamak için anıt dikiyoruz?

Depremin üzerinden geçen her gün, o kara gecenin artçı sarsıntısı gibi ruhumuzu titretmeye devam ediyor. On binlerce insanı hayattan koparan, şehirleri haritadan silen, çocukları yetim, anneleri ağlatan o felaket; sadece bir tarih değil, hâlâ kanayan bir hafıza.

Peki, bir anıt dikmek neye çare? Acıyı simgeleştirerek susturabilir miyiz? Yoksa susturamadığımız için mi dikiyoruz bu yapıları?

Bu topraklarda acılar çok defa heykelleştirilmiştir. Ama asıl olan, enkazdan sonra inşa edilen binalardan önce, enkazın doğurduğu dersleri kalbe ve yönetime kazımaktır. Anıtlar bir vicdan yansımasıysa, o vicdanın sahici olup olmadığını gösteren şey; sadece dikilen taş değil, yürütülen adalettir, gösterilen ilgi ve çözülen sorunlardır.

Adıyaman’da hâlâ çadırda yaşayan insanlar varken, çocuklar okul yerine konteynere gitmek zorundayken, bazı aileler üçüncü kışa girerken hâlâ kalıcı konutlarına ulaşamamışken; bu anıt neyi temsil ediyor?

Eğer bu anıt; "Bir daha asla böyle bir ihmal yaşanmasın" diye dikildiyse, evet yerindedir.
Ama sadece “unutmadık” demek içinse, mazur değil, eksiktir.

Biz, 6 Şubat’ı sadece taşla değil, adaletle, dayanışmayla ve alınan derslerle yaşatmak zorundayız. O anıt, sadece bir hatırlatma değil, bir hatırlatma çağrısıysa; o zaman anlamı vardır.

Çünkü bazen bir anıt, vicdanı rahatlatmaz; tam tersine, vicdanı daha da rahatsız eder.