“Allah’ım bizleri İslam’ın ahlakıyla ahlaklandır.”
Bu dua, dillerde sıkça dönüyor. Ama gerçekten soralım: O ahlaka ne kadar yakınız?
Her namazdan sonra, her dini sohbetin sonunda, hatta bazen bir haksızlıkla karşılaştığımızda bu dua dilimizden dökülüyor. Ne güzel bir temenni… Ama acaba bu dua sadece bir söz mü bizim için, yoksa bir çağrı mı? Bir hedef mi, yoksa alışkanlık haline gelmiş bir ezber mi?
Duanın Ağırlığı: İslam Ahlakı Neyi İçerir?
İslam ahlakı deyince çoğu zaman akla ilk gelen ibadetler oluyor: namaz, oruç, hac... Oysa İslam ahlakı bunlarla sınırlı değil, hatta belki de ibadetlerin özünün davranışlara yansıması. Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut, 45)
Bu ayete göre ibadet, ahlaki bir dönüşümün başlangıcıdır. O halde namaz kılıyoruz ama hâlâ öfkemizi kontrol edemiyor, hâlâ dedikodu yapıyor, hâlâ kibirleniyor, hâlâ insanları küçük görüyor ya da aldatıyorsak, burada durup düşünmemiz gerekir.
Güzel Ahlak = Sünnetin Özüdür
Peygamber Efendimiz’in hayatı sadece bir ritüel rehberi değil, aynı zamanda bir ahlak dersidir. O’na neden hayrandık? Çünkü o yalan söylemedi. Çünkü o affediciydi. Yetimi korurdu, düşeni kaldırırdı, en çok da kalpleri onarırdı.
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta)
Bugün birçoğumuz İslam’ın şekline sıkı sıkıya bağlıyız ama ruhunu ihmal ediyoruz. Oruç tutuyoruz ama sabretmiyoruz. Hacca gidiyoruz ama kibirle dönüyoruz. Tesettürlüyüz ama iftira atmaktan geri durmuyoruz. Peki bu mu İslam ahlakı?
Dua Yetmez, İrade Gerek
Dua, bir başlangıçtır. Fakat yalnızca dua etmek, çaba göstermeden dönüşüm beklemek, yağmur duasına çıkıp şemsiyeyle gelmemek gibidir. Hz. Ömer’in bir uyarısı var:
“Dua ederken bileklerinizi sıvayın.”
Yani dua, arkasından eylemi bekler. Eğer biz İslam’ın ahlakına yaklaşmak istiyorsak önce kendimize şu soruları samimiyetle sormalıyız:
Dilim yalan ve gıybetten arınmış mı?
Kalbimde kibir, kin, haset var mı?
Eşimle, çocuklarımla, komşumla olan ilişkimde adil miyim?
İnsanlara kolaylık mı sağlıyorum, yoksa zor mulaştırıyorum?
Toplumsal sorumluluklarımı yerine getiriyor muyum?
İslam Ahlakını Hayatımıza Nasıl Taşırız?
Günlük Tevbe ve Muhasebe: Her gece kendimize şunu soralım: “Bugün bir mümine yakışır davrandım mı?”
Peygamber’i Tanımak: Onun hayatını sadece kitaplardan değil, yaşantımızda model alarak öğrenelim.
Sabır ve Empati: Günümüz toplumunda en çok eksik olan iki ahlaki değer. Sabretmek zor ama insanlaştırır. Empati ise kardeşliğimizi büyütür.
Güler Yüz, Tatlı Dil: Bazen bir tebessüm, bir selam; binlerce vaazdan daha etkili olabilir.
Adaletli Olmak: Yakınımız bile olsa hakkı savunmak… Çünkü İslam sadece “bizimkiler” için değildir; adalet herkes içindir.
Sonuç Yerine: Ahlakla Dirilmek
Toplum olarak bir ahlak krizinin içindeyiz. Siyasi söylemlerde bile dini ifadeler çokça yer alırken, davranışlarımızda aynı dini hassasiyeti göremiyoruz. Ahlak, sadece bireysel bir mesele değil; toplumu inşa eden en temel tuğladır. Bizler, ahlakı kaybettikçe yalnızca dini değil, insanlığı da kaybederiz.
Unutmayalım: Peygamberimiz Kur’an ile değil, ahlakıyla gönülleri fethetti. Bugün bizden beklenen, yeniden ahlakla dirilmemizdir.
“Allah’ım bizleri İslam’ın ahlakıyla ahlaklandır.”
Bu duayı bir kez daha edelim. Ama bu kez sadece dilimizle değil, kalbimizle ve davranışlarımızla…
Senin de bu konuda fikrin var mı?
Yorumlarda düşüncelerini paylaş, çünkü bu sadece bireysel bir mesele değil; hepimizi ilgilendiren bir ahlak meselesi…

