BEDİR YAMAN


KAHTALI MIÇEMIZ

KAHTALI MIÇEMIZ


Doğduğu, büyüdüğü toprağın sesi olmak, pek az insana nasip olan bir şeydir. Kâhtalı Mustafa Aslan, namıdiğer Kâhtalı Mıçe, Adıyaman’ın sesi, ruhu ve hafızası olmuş bir sanatçıydı. O sadece türkü söyleyen biri değil, aynı zamanda yaşadığı coğrafyanın acılarını, sevinçlerini ve kültürünü türkülerine nakşeden bir değerdi. Rabbim rahmet eylesin.

Onu ilk kez 1995 yılında görmüştüm. Çocuğunun kolu kırılmıştı ve Adıyaman’da, Harhar Cami Sokağı’ndaki meşhur kırıkçı Hacı Abuzer İlhan’a (Ave Xıde) (Allah rahmet eylesin) getirmişti. O dönemde kırıkçıya gelenler, bizim değirmenin gölgesinde bekler, değirmenci Ömer’in soğuk suyunu içer ve muhabbetine konuk olurlardı. Kâhtalı Mıçe de değirmen gölgesinde, değirmenci ile sohbet ediyordu.

Babam samimiyetinin vermiş olduğu rahatlık ile ona, bir türkü söylemesi için ısrar ettiğini hatırlıyorum. Kâhtalı Mıçe, zarif bir üslupla, “Ömer, oğlanın kolu kırılmasaydı söylerdim,” dedi. Babam da gülümseyerek, “Oğlunun kolu kırılmasaydı buraya gelmezdin,” deyince, Mustafa abi hüzünle bir dörtlük okumuştu. İşte onun ne kadar ince ruhlu ve hassas bir insan olduğunu gösteren bir andı bu.

O, ilk kasetiyle 1,5 milyon satış rakamına ulaşmış büyük bir sanatçıydı ama halktan biri olarak yaşadı ve halktan biri olarak vefat etti. Onun gibi, hem sesini hem yüreğini memleketine adayan kaç kişi var ki?

Bu noktada, içimde bir sitemi dile getirmeden geçemeyeceğim. “Ben Adıyaman sevdalısıyım, davamız Adıyaman,” diyen nice iş insanı ve siyasetçi gördük. Ancak Adıyaman zor günler yaşarken, sessizliğe bürünen, aman bana bir şey olmasın diyenleri de gördük. Adıyaman’ın değerleri bir bir yitip giderken, kaç kişi gerçekten bu şehre sahip çıktı?

Kâhtalı Mıçe ve onun gibi bu toprağa sadakatle bağlı olan tüm hemşerilerimizden Allah razı olsun. Ama zor zamanda ortadan kaybolanlardan da Allah bizleri muhafaza etsin.

Başın sağ olsun, Adıyaman…
Ruhun şad olsun, Kâhtalı Mıçe…