Ramazan YAVUZ


Kırılan Kalplerin Hesabı Bu Dünyaya Ağır Gelir

Kırılan Kalplerin Hesabı Bu Dünyaya Ağır Gelir


Her insanın hayatında en az bir kez yaşadığı bir durumdur kalp kırıklığı. Küçük bir söz, beklenmedik bir davranış ya da büyük bir ihanet... Ne şekilde olursa olsun, kalp bir kez kırıldığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Peki, gerçekten tamir edilebilir mi kalp? Yoksa her kırık, ruhun bir köşesinde sonsuza kadar bir iz mi bırakır?

Kalp, yalnızca kan pompalayan bir organ değildir. O, insanın duygularının, umutlarının, sevgisinin, hatta hayal kırıklıklarının evidir. Bu yüzden kırıldığında ortaya çıkan boşluk sadece fiziksel değil, derin bir duygusal yıkımı da beraberinde getirir.

Kırılmış bir kalbin hesabı, bu dünyaya ağır gelir. Onu tartacak terazi henüz icat edilmedi; çünkü böyle bir terazinin maddi ölçülerle yapılması mümkün değil. Kalp kırıldığında oluşan acının ne gramajı vardır ne ölçüsü...

Bu yüzden kalp, kristal bir avizeye benzetilir. Ne kadar dikkatli taşınsa da, bir kez yere düştü mü artık eskisi gibi parlamaz. O avize tamir edilebilir, parçaları yeniden birleştirilebilir belki ama hiçbir zaman ilk hâline dönemez. Her kırık iz bırakır; her onarım, bir eksikliği hatırlatır.

Bu dünyanın değişmeyen gerçeğidir: Eğer bir kalbiniz varsa, bir gün mutlaka kırılır. Kırıldığınızda, eksik kaldığınızı hissedersiniz. Ve belki de en çok kendinize kırılırsınız: Güvendiğiniz, inandığınız, sevdiğiniz için...

Ama unutmamak gerekir ki her kırık, aynı zamanda yeniden doğuşun da habercisi olabilir. Kalbinizin kırılmasına rağmen hâlâ sevebiliyorsanız, işte o zaman gerçek gücü keşfetmişsiniz demektir. Çünkü en değerli olan, her şeye rağmen hâlâ kalp taşıyabilmektir.