Mehmet Elçi


TAZİYE YEMEKLERİ ÜZERİNE

GELENEĞİ ANLAMAK VE YAŞATMAK


Son zamanlarda bazı kesimler, taziye yemeklerinin kaldırılması gerektiğini savunuyor. Oysa bu gelenek, geçmişten günümüze Anadolu’nun her köşesinde varlığını sürdürmüş, toplumsal dayanışmanın bir simgesi olmuştur. Bir insan hayatta bir kez ölür ve geride kalan yakınları büyük bir acı yaşar. İşte tam da bu noktada, komşular, akrabalar ve dostlar devreye girerek hem taziyede bulunur hem de gelen misafirlere yemek ikram eder.

Ancak ne gariptir ki, bazı "aydın" geçinenler, bu geleneğe karşı çıkarak taziye yemeklerini gereksiz masraf olarak görmektedir. İlginçtir ki, düğünler için yapılan devasa harcamalara, takılara, lüks düğün salonlarına ses çıkarmazlar. Oysa düğün de bir kez olur, taziye de. Düğünde binlerce lira harcamak normal görülürken, taziye yemeği vermek neden eleştirilir?

Geleneklerimize sahip çıkmayan bu zihniyet, dışarıdan gelen misafirlere "Kendi cebinizden yiyin" mi demeyi öneriyor? O zaman taziye evlerinin duvarlarına büyük puntolarla şu yazıyı asalım:

"Burada taziye yemeği verilmez. Dışarıdan gelen misafirler, üç öğün yemeğinizi kendi cebinizden lokantada yiyiniz."

Bakalım, bunu yazınca nasıl bir tepki alacaklar? Gelenekleri yok etmek kolaydır ama toplumsal bağları yeniden inşa etmek zordur. Düğünlerde israf edilen paralar eleştirilmezken, acılı insanlara sunulan bir tabak yemeğe göz dikmek, asıl görgüsüzlüktür.