Ramazan YAVUZ


Terörsüz Bir Türkiye İçin Ortak Vicdan ve Siyasi Cesaret

Terörsüz Bir Türkiye İçin Ortak Vicdan ve Siyasi Cesaret


Türkiye, yıllardır terörün gölgesinde ağır bedeller ödedi. İnsanlarımızı kaybettik, enerjimizi içe kapanan tartışmalarda tükettik ve toplumsal güveni zaman zaman yitirdik. Bugün geldiğimiz noktada ise, ülkemizin hem kendi içinde hem de bölgesinde huzur ve istikrar arayışı her zamankinden daha güçlü bir ihtiyaç haline geldi.

Bir toplumun gerçek gücü, farklılıklarını tehdit olarak değil, zenginlik olarak görebilmesinden geçer. Türk ve Kürt halklarının yüzlerce yıllık kardeşliği, bu toprakların gerçek ruhunu yansıtır. Ancak bu kardeşlik, geçmişte yaşanan acıların ve kırılmaların üstüne yeniden inşa edilmek zorunda. Unutmak kolay değil, ama aşmak mümkün. Tam da bu nedenle bugün, siyasetin her kesimine büyük bir sorumluluk düşüyor.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) gibi farklı ideolojik çizgilere sahip partilerin, Türkiye'nin terörden arındırılmış bir geleceği için ortak zeminde buluşmaları, sadece siyaseten değil, vicdanen de büyük bir adım olur. Farklılıkların bir araya gelerek ortak bir barış ve huzur dili üretmesi, bu milletin bekası adına tarihi bir fırsattır.

Elbette geçmişte yaşananları yok sayamayız. Hatalar, ihmaller, acılar ve kayıplar hepimizin ortak hafızasında yer ediyor. Ama gelecek için birilerinin öncülük etmesi, cesurca adım atması gerekiyor. Bu bilinci taşıyan her kişi ve kurum, sadece Türkiye'nin değil, tüm dünya mazlumlarının umudu olacaktır. Çünkü Türkiye güçlü olursa; bölgesine, komşularına ve hatta dünyanın dört bir yanında adalet arayanlara da güç ve moral verir.

Kardeşliğin dili, barışın dili; artık daha fazla yankı bulmalı bu topraklarda. Terörsüz bir Türkiye, sadece bir temenni değil, ortak bir hedef haline gelmeli. Siyasi farklılıklar, bu hedefin önünde bir engel değil; tam tersine, bu hedefin zenginliğini ve kapsayıcılığını gösteren birer vesile olabilir.

Bugün susan değil, konuşan; öteleyen değil, kucaklayan; ayrıştıran değil, birleştiren bir anlayışa ihtiyaç var. Terörsüz bir Türkiye hayal değil; bu topraklarda yaşayan herkesin ortak rüyasıdır. Bu rüyayı gerçeğe dönüştürmek ise, bizim elimizde.