Ramazan YAVUZ


Zillete Düşenlerin Gözünden Nübüvvetin Işığı

Zillete Düşenlerin Gözünden Nübüvvetin Işığı


Tarihin her döneminde hakikatle karşılaşanların ikiye ayrıldığını görürüz: Kimi bu hakikatin aydınlığına yönelir, kimi ise gözlerini bile bile karanlığa kapatır. Peygamberler, yeryüzüne sadece ilahi mesajın taşıyıcıları değil; aynı zamanda insanlık için ahlak, adalet ve merhametin timsali olarak gönderildi. Ancak bu yüce davayı anlayabilmek için bir kalp açıklığı, bir ruh temizliği gerekir.

Hz. Muhammed (s.a.v), hayatı boyunca sadece bir dinin değil, aynı zamanda insanlığın kurtuluş yolunu gösterdi. Ancak O'nun mesajı karşısında, özellikle çıkarlarını kaybetmek istemeyenler, kibir içinde olanlar ve kalbi kararmış olanlar daima direndi. Çünkü bu davayı anlamak, önce insanın kendi nefsine karşı dürüst olmasını gerektirir.

Kur’an-ı Kerim’de bu tür insanlara çokça atıf yapılır:

“Onların kalpleri vardır ama onunla anlamazlar; gözleri vardır ama onunla görmezler; kulakları vardır ama onunla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar.”
(Araf Suresi, 179. Ayet)

Bugün de aynı tabloyu görüyoruz. Kimi zaman inançsızlık kisvesiyle, kimi zaman özgürlük maskesi altında Peygamber’e hakaret edenler, aslında kendi içlerindeki boşluğun ve zilletin dışa vurumunu sergiliyorlar. Bu hakaretler, Peygamber’in yüceliğine bir gölge düşürmez; aksine, hakikatin ne kadar rahatsız edici olduğunu gözler önüne serer. Nitekim Kur’an şöyle der:

“Biz seni alay edenlere karşı yeteriz.”
(Hicr Suresi, 95. Ayet)

Zillet içindeki bir kalp, ilahi daveti ne duyar ne de idrak eder. Onlar için hakikat bir tehdit, adalet bir yük, peygamber bir engeldir. Çünkü bu davayı anlamak, kişinin kendi içindeki bencilliği, kibiri ve zulmü terk etmesini gerektirir. Bu da zilletten kurtulamayanlar için çoğu zaman imkânsızdır.

Peygamber’e yapılan hakaretler, özgürlük değil; ahlaki çöküşün bir göstergesidir. Bu, sadece bir inanç topluluğunu incitmek değil; aynı zamanda insanlığın ortak değerlerine, vicdanına ve tarihsel birikimine saldırıdır.

Şunu açıkça ifade etmek gerekir: Hakikat, hak ettiği gibi yaşanmadığında, zihinler zillet içinde çürür. Ve böyle zihinler, peygamberlerin yüce mesajını değil; ancak kendi karanlıklarını görebilir.