Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin, "Deprem bölgesinde 800 bin ampute var şeklinde bir açıklama yapmıştı. Ancak Cumhurbaşkanımız öncesinde bu sayının 850 olduğunu belirtmişti. Bir başka haber 850 nin sadece çocuk hasta sayısı olduğunu ifade etmiş olsa da bizim için esas olan resmi açıklamalardır. Yapılan resmi açıklamalara göre 11 kenti vuran depremlerde yaralananların sayısı ise 107 bin 204. Bu yaralıların kaçı uzuv kaybına uğradı bilemiyoruz. Ancak Bazı haber siteleri ile dost sohbetlerinde Adıyaman’ da iki bin kişinin bu şekilde uzuv kaybına uğradığı ile ilgili söylemler dile getirilmektedir. Sonuç itibari ile binlere yakın, yakınımız uzuv kaybına uğramış ve depremi en acı haliyle yaşamışlardır. Uzuv kaybı yaşayan kardeşlerimizden bir çoğu ailesinden yakınlarını da kaybetmiş bulunmaktadır. Haliyle depremden en fazla zarar görenlerimize yönelik daha hassas ve daha fedakâr olunmalıdır ki birlikte ayağa kalkalım.
Depremde uzuv kaybı yaşayan yakınlarımıza yönelik protez ve çeşitli tedavi aletleri ile ilgili Cumhurbaşkanlığının talimatları gereği süreç devam ediyor. Bunun yanında ‘Devlet Millet El Ele, Sen de Bir El At’ gibi projeler ile ve bazı dernek ve vakıflar mağduriyetlerin giderilebilmesi için gayret sarf ediyor. Fakat bu durum çok da sanıldığı gibi kolay yönetilebilecek bir süreç değil. Özellikle protezlerin maliyetli olması, bakım gerektirmesi, kullanıcının yaş ve kilo değişiklerinde yenilenmesi gerekliliği durumu, bu işin sürekli bir destekle ancak yürütülebileceğini göstermektedir.
Rekonstrüktif Mikrocerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Erçöçen; uzuv kayıplarına uğrayan hastaların takibinin ileri ki süreçlerde de iyi yapılması gerektiğini belitmiş, "Bu tür depremlerde ilk öncelik AKUT müdahale (Afetin hemen ardından başlayarak, yaklaşık 3 ay süren ve insanların normal yaşantılarına dönmeye başladıkları iyileştirme dönemine kadar süren acil yardım dönemi) ilk başta kurtarma amacıyla yapılıyor. Hastalar kurtuluyor ama bunun sonrasında Sağlık Bakanlığı veya bağlı kuruluşların takibi yok" şeklinde ifadeleri bulunmaktadır. Bu anlamda Adıyamanda"hem medikal hem de psikolojik destek veren özel bir merkez mutlaka kurulmalıdır."
Sekiz ay geçti, sessiz çığlıklarla ölümlerimizin üzerinden ve hala tamamı il dışında İstanbul ağırlıklı bir şekilde kendi imkanları ile barınacak yer ayarlayıp protez bekleyen yine sessizce acı çekenlerimiz var, hiçbirimizin gündeminde değiller. Biz çadır, konteynır, TOKİ, seçim, geçim derken Filistin gündemi ile boğuşurken onların gündemi nedir diye hiç sormadık. Vekillerimizde bu konuda sınıfta kaldılar maalesef. Bir ziyaret etselerdi ne güzel olurdu.
Adıyamanlı hemşerilerimiz hastanelerde kendi kaderine terkedilmemelidir. Şu ana kadar hiçbir medya da bu hemşerilerimizin sorunlarını dile getirmedi. Mevcut siyasetçilerimiz, Adıyaman bürokrasisi, Adıyamanlılar Vakfı, eski vekil ve günahkar eski belediye başkanları mutlaka bu kardeşlerimiz için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Kaldı ki il dışına sevk edilen kişiler enkaz altında günlerce kalmışlardır. Annesini, Babasını kardeşlerini, kaybeden olduğu gibi yalnız kalan insanlar yetim kalan çocuklar bulunmaktadır.
Bir hasta yakını kardeşimizin ifadesi aynen şöyle, protez maliyetleri çok ciddi rakamlar tutmaktadır. Devletin karşıladığı protezlerin kalitesi çok iyi değil. Bazı arkadaşlar elektronik protezlere heves etmekte ancak bunların bataryaları daha sonraki süreçte ciddi problemler çıkarmakta. En doğru protez nedir nasıl olmalıdır bununla ilgili hasta ve hasta yakınları bilgilendirilmelidir. Adıyaman ilimiz de tedavileri biten hemşerilerimizin çevre şehirlere gönderilmesi durumu da çok üzücü. Gaziantep ve Kahramanmaraş’a kurulan protez merkezi mutlaka Adıyaman’a da kurulmalıdır. Merkez kurulur, görev yapan doktorlar haftanın belli günlerinde gelir tedavilerini yaparlar. Zaten her şeyini kaybeden insanların ayda defalarca komşu ilerde gönderilmesi doğru değil diye ifade etmektedir.
Benim naçizane önerim kim hangi evde hangi binada uzuv kaybına uğramışsa o binayı yapan, yaptıran, imza atanların bu maddi zararları karşılamalıdır. Hele hele bu on yılda trilyonlarca servet edinmiş bir müteahhit ise affedilmemelidir. Olan hep garibana olmamalıdır artık…
Görüşmek dileği ile…