BEDİR YAMAN

Tarih: 27.11.2025 10:39

EĞİTİM MERKEZ KAYMASI

Facebook Twitter Linked-in

Bazı değişimler gürültüyle gelir ve ardından dingin bir sessizlik bırakır. Bazıları ise sessizce gerçekleşir ama etkisi, en çok bağıran değişimlerden daha büyük olur. Eğitimde bugün yaşadığımız dönüşüm, tam olarak bu ikinci türe benziyor. Sessiz, derinden ve kökleri yerinden oynatacak kadar güçlü.

Yıllar boyunca hükümetlerin eğitimde yapmak istediği reformlar tartışıldı, manşetlere taşındı, panelleri doldurdu. Ancak sonuçlar, beklentileri karşılamadı. Buna karşın toplumsal, ekonomik ve siyasal akıntıların usulca yön verdiği görünmez değişim, eğitimde çok daha keskin bir kırılmalar yarattı. Sessizce hayatımıza sızan bu değişim, fırtına kopartan reformlardan daha etkili hâle geldi.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, uzun süredir aranan nitelikli dönüşüm çabasının kıymetli bir ürünüdür. Fakat yaşanan merkez kayması, bu modelin beklenen çıktıları vermesinin önündeki en büyük engel olarak duruyor.

Eğitim uzun bir yolculuk yaşadı.İdeal merkezli anlayıştan kültür merkezli eğitime, oradan öğretmen merkezli dönemlere ve nihayet öğrenci merkezli yaklaşımlara… Öğrenci merkezli eğitim, Batı’ya dönük yüzümüzün bir yansımasıydı. Ancak eğitimimiz bu evrimi hızla aşarak bambaşka bir odağa savruldu.
*VELİ MERKEZLİ EĞİTİM...*

Veli merkezli eğitim ilk bakışta parlak bir güçlenme gibi görünür; fakat vadinin en güneş alan noktasında durmak gibidir. Aydınlık sanılır ama zamanla çıkışın mümkün olmadığı bir duruma yol açar, dengeleri bozar.

Bugün okulların giderek bir “öğrenme ortamı” olmaktan çıkıp bir “veli memnuniyeti merkezi” hâline geldiğini görüyoruz. Öğretmen, sorumluluğu taşıyan ama yetkisi alınan bir figüre dönüşüyor. Sınıfın kaptanı, öğrencinin mehtabı olmaktan çıkınca, öğrencinin doğal öğrenme ritmi de okunamaz hâle geliyor. Velinin kaygı ve beklenti merkezli müdahaleleri, çocukların ritmini velinin temposuna çekmeye başlıyor.

Bu durum, öğrenme ve eğitim yerine memnuniyet ve gösteri formatına dönüşümü beraberinde getiriyor.

Veli merkezli eğitim, modernleşmenin işareti değil, artan kaygının, rekabet baskısının ve çocuk yetiştirmeyi performans yönetimine dönüştüren anlayışın sonucu. Öğretmen öğretme rolünden uzaklaşınca, veli “uzman” rolüne soyununca, çocuk da bir “performans nesnesine” dönüşüyor.

Öğrenciyi merkeze aldığımızı sanarken aslında çocuğun kendi merkezini kaydırıyoruz. Çocuk artık kendisi için değil; velisinin memnuniyeti, okulun vitrini, toplumun beklentisi için öğreniyor.

En tehlikeli olan ise şu,
Bu değişimi kimse fark etmiyor. Kimse ilan etmiyor. Herkes bunu iyilik, hak, katılım zannediyor. Sessizliği buradan geliyor. Etkisi de tam burada büyüyor.

Ve sorumuz hâlâ masada duruyor,
Eğitimin merkezi bu kadar sık yer değiştirirken, en sonunda kim merkezde kalacak?
Sanırım merkezde kalan şey sorunlar yumağı olacak. Tabi ki bunun sorumlusu da birinci derecede öğretmen olarak tanımlanacaktır. Haliyle sorumlu olan okul ve öğretmen olarak görüldükçe bu sefer de para merkezli eğitim algısı işleyecektir. Para harcanarak öğrenme süreci yönetilmeye çalışılan bir nesil, parasal bir dünya inşa etmeye çalışacak. 
Bu sorunun görülmesi, velilere sadece anne-baba rollerinin yeterli olduğu olacağı eğitim ilkelerinin konulması gerekmektedir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —