Mehmet Elçi

Tarih: 21.06.2025 16:54

Tarihin Gölgesinde Bir Toplum: Neden Yahudilere Güvenilmiyor?

Facebook Twitter Linked-in

Tarih, sadece zaferlerin değil, ihanetlerin de izlerini taşır. Her medeniyetin yükselişi kadar çöküşü de olmuştur. Ancak bazı çöküşlerin perde arkasında, görünmeyen ama etkisi derin yapılar vardır. Yahudi topluluğu, binlerce yıllık tarihi boyunca mağduriyetle yoğrulmuş gibi görünse de, dünya siyasetinde oynadığı rollerle zaman zaman güven duygusunu da sarsmıştır. Bu yazı, Yahudi toplumunu toptancı bir anlayışla yargılamayı değil, tarih boyunca yaşanmış ihanet ve entrikalara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.

Osmanlı’da Hekim Görünümlü Casuslar

Fatih Sultan Mehmet’in ölümüyle ilgili tarihçilerin hâlâ net bir açıklaması yok. Ancak kimi kaynaklar, padişahın son günlerinde yanında bulunan saray hekimi Yakup Paşa’nın Yahudi kökenli olduğunu ve Fatih’in zehirlenerek öldürülmüş olabileceğini iddia eder. Benzer şekilde II. Bayezid döneminde de saraya yakın olan bazı Yahudi unsurların, Avrupa’yla olan ilişkileri sayesinde Osmanlı’nın iç dinamiklerine müdahale ettiği bilinir.

Osmanlı’nın Çöküşü ve Sermaye Gücü

19. yüzyılda Osmanlı’nın ekonomik çöküşü, yalnızca iç isyanlar ya da Avrupa savaşlarıyla açıklanamaz. Dönemin bankerleri arasında önemli yere sahip olan Yahudi kökenli finans çevreleri, Osmanlı hazinesine borç vererek devleti ekonomik boyunduruk altına almıştır. Bu durum yalnızca mali çöküşe değil, siyasi bağımlılığa da yol açmıştır. Duyun-u Umumiye’nin kurulmasında da bu sermaye odaklarının büyük etkisi olmuştur. Yani ekonomik yardım maskesiyle bağımsızlık ipleri ellerinden alınmıştır.

Cumhuriyet’in Kuruluşunda Derin Gölge

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne dair resmî kayıtlar siroz derken, bazı araştırmacılar şüphelerini yüksek sesle dile getiriyor. Atatürk’ün mason localarını kapatması, emperyalizme karşı net tavrı ve yerli-milli bir yapı inşa etme çabaları, onu küresel sermaye ve siyonist ağların hedefi haline getirmiş olabilir mi?

Bu sorunun cevabı elbette net değildir; fakat tarihin gidişatına baktığımızda, bağımsız bir Türkiye’nin bazı çevreleri rahatsız ettiği açıktır. Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye'nin yön değiştirmesi, dışa bağımlılığın yeniden artması ve mason localarının kısa sürede yeniden canlanması bu teorileri destekleyen gelişmeler olarak görülmektedir.

İsrail Devleti ve İslam Dünyasına Bakış

1948’de kurulan İsrail Devleti’nin ilk günden bu yana Filistin topraklarını işgal etmesi ve dünya kamuoyunun sessizliği, Yahudi lobilerinin medya ve siyaset üzerindeki gücünü gözler önüne sermektedir. Bu güç yalnızca uluslararası diplomasiyle sınırlı değildir; aynı zamanda İslam dünyasında mezhep ayrılıklarını körükleyen, istikrarsızlığı teşvik eden bir akıl da mevcuttur.

Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya kadar birçok ülkede yaşanan iç savaşların arkasında, bu aklın ve iş birlikçilerinin parmağı olduğunu düşünenlerin sayısı az değil.

Neden Güvenilmiyor?

Yahudi bireylerle kişisel bağ kuranlar olabilir. Ancak mesele bireysel değil, örgütsel ve tarihi boyutludur. Tarih boyunca devletlerin içine sızarak, ekonomik ve siyasi mekanizmaları etkileyerek güç kazanan bu yapı, sadakatten çok çıkarı gözetmiştir. Her dönem güçlünün yanında yer alarak ahlaki değil, stratejik davranmıştır.

Bu da onları, özellikle Müslüman toplumlar nezdinde "güvenilir bir müttefik" değil, "temkinli yaklaşılması gereken bir yapı" hâline getirmiştir. Yahudi lobileri bugün dahi, ABD ve Avrupa siyasetinde etkili pozisyonlardadır. Bu etkiyi Filistin halkına yönelik zulmün dünya tarafından görmezden gelinmesinden de net şekilde anlayabiliriz.
---

Sonuç: Tarih Unutmaz

Hiçbir toplum bütünüyle suçlanamaz. Ama hiçbir milletin hafızası da tesadüflerle dolu değildir. Tarih, bize kimlerle neden dost olunmayacağını öğretir. Güven, tekrar tekrar kırılmışsa; bunun nedenlerini sorgulamak tarih bilincinin bir gereğidir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —